Onun sesini ilk duyduğumda şu sözcüğü işitmiştim:
“Âh mine’l-heyecan! Heyecan güzel şeydir” demişti.
Hocamız, mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okurken kadife sesiyle dinleyenlerin sinesine dokunuyordu adeta. Kur’an’a yeniden hayran oluyordu işiten insan, eşya ve her şey. Tüm sesler susmuştu. Gözleri Kur’an’ın satırlarında gezinirken dinleyenleri başka alemlerin seyrine götürüyor gibiydi. Okunan ayet-i kerimelerin telaffuzundan manasına kadar bir zarafeti giydiriyordu sanki hepimize. Ardından anlattıkları bir kıssa, anımsadıkları bir hatıra, bazen de gönül dolusu duaları kalplerimize yerleşiyor, safa buluyorduk. Çocukluğumdan beri okuduğumu sandığım satırlarla adeta yeniden tanışıyordum. Bu sayede Kur’an’la yeniden tanış olmuştuk. Kur’an-ı Kerim bizi içine almış, biz de onu raflardan kaldırıp kalbimizin baş köşesine koyup tozumuzu almasına razı olmuştuk. Heyecan güzel şeydi.
Yaşamımızda duyduğumuz bazı sesler ve sözler vardır, hayatımıza yön vermiştir. Bunu işiten, aradığının ne olduğunu bulan için bir yolculuk başlatır. Bu serüvende hayat boyu duygu ve hislerimiz bizimle yol alır; bazen de yoldan alıkoyar. Kimi zaman çıkmaz sokaklar insanın isteğini, sabrını sınarken kimi zaman da ansızın açılan patika yollar inancını, gayretini ziyadeleştirir.
Heyecan, aynı şeye bakarken aynı duyguyu hissetmekmiş; ve insanı yenileyen, birleştiren, buluşturan sevginin yansımasıymış.
Hayatımıza dokunan, bizi diz dize bir safta aynı gök kubbenin altında kendimizle tanıştıran bu şahsiyetler; toplumun önde giden anneleri, babaları ve hocaları sıfatıyla nice hayatlara can suyu olmuşlardır.
Dünyadan geçerken iz bırakarak “Toplumu medeniyete, insanlığa taşımışlardır.”
İslam medeniyeti Allah’ın kelamının fem-i muhsin bir ağızdan okunmasını, dinlenilmesini, öğrenilmesini tavsiye ederken aynı zamanda hüsn-i hattının da usta bir hattatın elinden çıkmasına özen göstermiştir.
Yukarıda Hattat Ömer Vasfi Efendi’nin kaleminden celi sülüs hatla yazılan levha dikkatlere şayandır. Burada “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” hadisi şerifiyle Resulullah Efendimiz (s.a.s.) insanlığı Kur’an’la iç içe olmaya teşvik ederek, öğrenmenin ve öğrendiğini paylaşmanın kıymetini ümmetine müjdelemiştir.
Hüsn-i hat sanatının gayesi, ortaya çıkış serüveni ve tekamülü dahi mukaddes kitabımızın en güzel haliyle yazılmasına hizmet etmek olmuştur. Hattatlarımız bir ibadet şuuruyla çalışarak -Allah’ın lütfuyla- eşsiz eserler meydana getirmişlerdir. Böylece İslam medeniyetinin izinde bir tarih yazılmıştır ve yazılmaya devam etmektedir.
Muhatabı insan olan Kur’an-ı Kerim’in lafzının, manasının ve yazılışının nasıl aktarıldığı önem arz eder. Bu vazifeyi ifa eden kişi adeta Allah ile insan arasında bir köprü görevi görür. Muhabbetle gidilen bu medeniyet yolunda Allah’ın ipine sımsıkı sarılmanın teslimiyetini nice nesillere aktarırlar. Talebelerini hep tazelenen öğrenme, öğretme heyecanlarıyla kucaklayıp hayatlarına şifalı bir el gibi dokunurlar.
Zât-ı âlilerine müteşekkiriz.
Yüreğine sağlık🌹♥️