Sosyal

Amin Alayı

0

Pek çok kimse için yeni yıl Ocak ayı ile başlar. Öyle ya da böyle bir muhasebe zamanıdır bu. İhtimam gösterilir, taze kararlar alınır. Yeni bir devrin başlıyor olması heyecan uyandırıcıdır.

Bir de yeni yıla Eylül ayında başlayan, tüm bu heyecanı o ayda yaşayanlar vardır. Talebe, hoca yahut onları destekleyenlerden oluşan bu grup her sene Eylül ayında kendine bir çeki düzen verir, rehavet ceketini kenara bırakır, çalışkanlık önlüğünü giyer. Talebe ve hoca ilmin, onları destekleyenler ise kolaylaştırıcı olmanın derdine düşerler. Bu tabi örgün eğitimde, sınıflarda belirli bir müfredatı hep birlikte takip eden öğrenciler için geçerli olan bir takvim.

Biraz eskiye gittiğimizde eğitimin her kademesi için başlangıç zamanının Eylül olmadığını hemen görebiliyoruz. Özellikle Osmanlı döneminde sıbyan mektebi olarak adlandırılan ilkokullarda çocuklar meşk usulü denilen birebir eğitim metodu ile okuma yazma ve Kur’an-ı Kerim öğreniyordu. Eğitimin birebir olmasına binaen her çocuk kendine uygun dönemde okuma-yazmaya başlıyordu.

Sıbyan mekteplerinde genellikle Kur’an, okuma yazma, gramer, hadis, şiir ve matematik bulunur, program daha çok Kur’an etrafında şekillendirilirdi. 5-6 yaşlarındaki kız ve erkek çocukların gittiği bu okullarda mektebe yeni bir öğrenci başlayacağı zaman, çocuğa okumayı sevdirmek ve şevkini artırmak amacıyla “amin alayı” düzenlenirdi.

Okula başlayacağı gün -4 yaş 4 ay 4 günlük olduğunda- çocuğa güzel kıyafetler giydirilir, başı süslenir; rahlesi, elif cüzü ve oturacağı minder hazırlanırdı. Okuldan hocaları eşliğinde çıkan bir grup öğrenci ilahiler ve aminler eşliğinde mektebe başlayacak çocuğun evine gelir, onu alır yine ilahiler ve aminler eşliğinde mektebe götürürlerdi. Bu sırada çocuk bir midilliye ya da faytona bindirilir yahut alayda kendisine ayrılan yerde yürüyerek mektebe giderdi. O dönemde yabancılar tarafından da ilgi çekici bulunan amin alayı töreni özenle resmedilen sahneler arasına girmiştir.

Bed-i Besmele yani besmeleye başlangıç olarak isimlendirilen bu törenlerde, besmele ile ilk harf talimi ya evde ya da okulda yapılırdı. Yapılan tören vesilesi ile hoca ve talebelere de harçlık verilir, hediyeler dağıtılırdı.

Okumaya başlayacağı güne bu kadar önem verildiğini ve bu ilim yolcuğu için etrafında pek çok insanın seferber olduğunu gören çocuk ilme verilen kıymeti anlar, yaşı büyüdükçe kıymet vermeyi de öğrenirdi. Sıbyan mekteplerine giden çocuklar yanlarında yazı yazacakları bir levha götürürler ve bunu temizlemek için su dolu bir kaba daldırıp bir bezle silerlerdi. Bu su, silinen yazılara hürmeten deniz, kuyu veya bir akarsuya ya da çiğnenmeyecek şekilde temiz bir çukura dökülürdü. Okula başlama törenlerinin yanı sıra mektepte başarılı gösteren çocuklar da sokaklarda gezdirilir badem ya da başka yemişlerle ödüllendirilirlerdi.

Amin alayları aslında şimdilerde çocuk psikolojisi üzerine yapılan eğitimlerde “çocuğu değil davranışı övün, çocuğu değil davranışını kötüleyin” şeklinde öne çıkan metodun geleneklerimizdeki bir örneği. Çocuğun henüz 4-5 yaşında iken fert olarak dikkate alınması, yaşı ve hazır bulunuşluğu gözetilerek okula başlatılması, okuma öğrenme heyecanının yaşatılması ve ilim rütbesinin en yüksek rütbe olduğunun kendisine gösterilmeye çalışılması okulda öğreneceği müfredatın kendisinden daha önemli bir durum.

Yaşayarak öğrenme dedikleri şey bu olsa gerek. Buradan bakıldığında kendi başlangıcını yapabilmek, kendi yolunda yürüyebilmek, kendi takvimini yapabilmek, yola yeni çıkacak olana aminlerle eşlik edebilmek insan için o yaşlarda başlayabilecek bir şey gibi görünüyor.

Hayatında bir şeylere başlamak için Eylül ayını kollayanlardan biri de bendim uzun süredir. Yıl Eylül’de başlar, Haziran’da son bulurdu zihnimde. Geçen yıl yahut seneye diye tabir edilen zamanlar ancak eğitim öğretim yılına göre şekillenirdi. Hep bir birliktelik ve sınıf arardım. Birbirlerinden farklı yaşlarda fakat aynı yolda yürüyen ve her yeni gelene sevinçle merhaba diyen, gerekirse onu evinden alıp yola katan bu gelenek, taşlarımı biraz yerinden oynattı; avucuma işlemeli bir mendil koydu. Alay kelimesi sokakta öğrendiğim parmakla işaret ettiren ilk anlamından uzaklaştı, insanı cemiyete sevk eden bir anlama doğru yaklaştı.

Hemen bulunması gereken çözümler, bir yere koşma derdi ile kaçırdığımız yol kenarı güzellikler, istediğimiz sonucu alamadık diye görmezden geldiğimiz yaşama süreci, hazırlıksız yakalanma sonucu elimize kalan sözde başarısızlıklar. Sizce de hepsiyle anlaşarak kendimizle tanışmanın, gerçekten hazır olmanın ve yola çıkmanın vakti gelmedi mi?

Huriye Yıldırım
2011'de üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ve Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk İslam Edebiyatı tezli yüksek lisans bölümlerinden mezun oldu. Pedagojik Formasyon eğitimi aldı, İbni Haldun Üniversitesi ve İstanbul Yazım Merkezi tarafından yürütülen Kurmaca Eser Editörlüğü programını tamamladı. 2015'ten beri Osmanlı Türkçesi eğitim ve neşri ile uğraşır; metin yazar, düzeltir. Evli, bir çocuk annesi.

II. Abdülhamit Han Çeşmesi

Önceki içerik

Mutfakta Güzel Bir Koku

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arşiv