Kültürel

Bu da Geçer ya Hû

0

İsmail Hakkı Altunbezer’in kaleminden h. 1336 tarihli celi sülüs hattıyla yazmış olduğu “Bu da geçer yâ Hû” levhasına bakıyoruz.

Bu sözle ilgili şöyle bir rivayet anlatılır: Osmanlı Padişahı II. Mahmud sıkıntı ve zorluk içinde olduğu bir dönemde vezirlerine şöyle demiş:

“Bana öyle bir söz bulun ki bu sıkıntıların arasında onu okuduğumda tasam gitsin, ümidim artsın. Mutluyken okuduğumda ise rehâvete kapılmayayım, dünya nimetlerine tamah etmeyeyim. Saltanatın, makamın gücüyle aslımı, insanlığımı unutmayayım. Ve bu sözü bir yüzüğe yazdırayım; her gördüğümde, neşemde ve hüznümde bana aynı etkiyi yapsın.”

Bunu işiten ahâli dört bir yandan seferber olmuş. Yüzük ustaları demiş ki:
“Bu sözü bulmak bilgelerin, alimlerin işidir.” Alimler demiş ki “bu ancak şairlerin, ediplerin işidir.” Söz ustaları da çok uğraşmışlar, ne kadar ilim ve sanat erbabı varsa hepsi yazmışlar, çizmişler padişahın huzuruna çıkarmışlar. Lâkin Sultan Mahmud yazıların hiçbirini beğenmemiş.

Derken bir gün İstanbul’a diyar diyar gezen; gönül erlerinin, hikmet ehlinin izlerini süren bir derviş gelmiş. Bu haberini alan çare arayan bîçâreler hemen dervişi bulup söze girmişler, durumu anlatmışlar. “Ey derviş kişi, biz alimler, şairler, edipler bir olduk da buna bir çare bulamadık. Senin heybende var mıdır bir çare?” diye sormuşlar. Derviş gönül heybesine eğilmiş, “Bu da geçer yâ Hû” deyivermiş. Duyanlar adeta mest olmuş. Bu sözü alıp, hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye götürmüşler. Demişler ki, “Bu sözü öyle bir yaz ki; sultanlar, dünyada safa içinde yaşayanlar, gücün, zenginliğin rehavetine kapılanlar her baktığında kendilerine gelsin. Umutsuzlar, yoksullar, dertliler gördüğünde ise tevekkül edip Rabbine sığınsın. Bu söz padişahımızın yüzüğüne yazılsın ve hiç unutulmasın.”

Kazasker Mustafa İzzet Efendi kamış kalemini mürekkebe daldırıp aslı Farsça “În nîz beguzered” olan bu sözü celi sülüs hattıyla yazıvermiş. Ustalar istifi yüzüğe işlemiş.

Sultan Mahmud Han “Bu da geçer yâ Hû” yazılı yüzüğü almış ve bir daha parmağından hiç çıkarmamış. Derdi olduğunda, sıkıntısı çoğaldığında, zaferler kazandığında, neşesi arttığında hep bu sözü okumuş. Dervişin heybesinden çıkan bu söz şairlerin, bilgelerin, gönül ehlinin de en sevdiği sözlerden biri olmuş. Hattatlar en güzel şekilde yazmışlar. İnsanlar da bu yazıyı evlerinin duvarlarına asmışlar. İyi günde kötü günde bu söz üzerine yaşamaya gayret etmişler.

Farsçası “În nîz beguzered” olan “Bu da geçer” sözü Farsçadan Türkçeye çevrilip sonuna Allah ismini kast eder şekilde “yâ Hû” ibaresi eklenmiştir. Bu ekleme, insanları kibirden alıkoyduğu gibi ne zaman bir sıkıntıyla karşılaşılsa yardımın Allah’tan geleceğine olan inancı da kuvvetlendirmiş, tevekkül ve teslimiyeti artırmıştır.

Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin celi sülüs hattıyla yazdığı bu sözün Farsça ibaresini de aşağıdaki levhada seyrinize bırakıyoruz.

“İn nîz beguzered : Bu da geçer”

Yavuz Sultan Selim’in dizeleri de bu söz ile aynı şeyi söylemiyor mu?

Gamına gamlanıp olma mahzun,
Demine demlenip olma mağrur,
Ne dem bâkî ne gam bâkî
B. Şerife
Kuşlar konmuş sesinin tellerine, sanırsın bahar gelmiş.

    Ne Yediğinizi Hiç Düşündünüz mü?

    Önceki içerik

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir