Herkese merhaba,
Bu yazıda İstanbul’u bir kazan olarak düşünelim istiyorum. İçerisine atmışsınız erguvan tohumları, suyunu ilave etmişsiniz, biraz da toprak eklemişsiniz üstüne. Yılın mayıs ayı gelmiş, bu kazanın içerisinde erguvanın çiçekleri patır patır her yerden patlıyor. Tepelerden, korulardan, deniz kenarından… Hayatımızda bu kadar çılgınca çiçekler açan bir başka ağaca rast geldiğimizi sanmıyorum.
Boğaziçi’nin eflatun güzeli erguvan, Carl Linnaeus tarafından Latince “kabuk” (siliqua) ve Yunanca “dokumacı mekiği” (cercis) kelimesinden türetilmiş Cercis Siliquastrum olarak isimlendirilmiş, baklagiller (Fabaceae) ailesine mensup çalı tipi bir ağaç türüdür. İstanbul’da boğazın hemen hemen her yerinden morumsu pembe birer siluet olarak görebileceğimiz erguvan çiçekleri nisan sonu mayıs başı gibi kısa süreli çiçeklenme süresine sahipler. Gördüğünüz erguvan çiçeği ile bir daha karşılaştığınızda yapraklarının yeşile dönmüş haline denk gelebilirsiniz.
Erguvanların İstanbul ile ilişkilendirilmesinin geniş bir alana yayılmasının ötesinde sebepleri var. Vakti zamanında Roma imparatoru Konstantin İstanbul’a girdiğinde İstanbul’un her yeri bu çiçeklerle bezeliymiş. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiği vakit yine erguvan mevsimi olduğundan kentte büyük bir renk cümbüşü mevcutmuş.
Erguvan çiçeğinin rengi Bizans döneminde imparatorluk ve soyluluk rengi olarak seçilmiş. Erguvanî pelerini sadece soylular giyebilmekteyken halkın bu rengi herhangi bir şekilde kullanması yasaklanmış. Bu ayrıcalığın nedenlerinden biri olarak o yüzyıllarda mor rengin elde edilmesinin oldukça zor olmasını söyleyebiliriz. Böylelikle erişilemez görülen bu renk hükümdar ve soylularla halk arasındaki farkı etkin bir biçimde simgeler olmuş. Üretiminin ve eldesinin zorluğuyla ilişkili olarak mistik bir renk kabul edilen erguvan rengi böylece asalet sembolü olmuş.
Erguvan rengi Hint kültüründe ise sezgi ve bilgelik anlamlarında kullanılagelmektedir. Bu erguvan renginin insan enerjisine doğrudan etki ettiği de belirtilmekte, insan ruhunda derin bir ruhsal bilinç ve sezgiselliği ön plana çıkardığı söylenmektedir.
Tarihte oldukça geniş bir yer edinen bu ağacın şöyle de bir hikayesi var. Erguvan ağacının İngilizcesi “Judas tree” olarak geçer, Yahudiler arasında da Judas (Yahuda) ağacı olarak bilinmektedir. Hz. İsa’nın tasvir edilen o meşhur hikayesinden de bileceğiniz gibi 12 havarisinden Yahuda ona ihanet eder. Hz. İsa’nın yerini Romalılara söyler ve Romalılar İsa’yı çarmıha gerer. Bunun üzerine derin bir pişmanlık yaşayan Yahuda yaptıklarını kabullenemeyip kendini bir erguvan ağacına asar. Bu ağacın Yahuda’nın kendini astığı zamana kadar beyaz çiçekler verdiği söylenir. Fakat Yahuda’nın yaptığı bu utanç verici hadise nedeniyle ağacın çiçekleri bugünkü erguvan rengini alır. Bu inanışa göre artık erguvan ağacı utancın ve kötülüğün bir sembolü olarak kabul edilir olmuş.
Erguvan deyince ilk olarak İstanbul diyoruz demesine de Bursa’daki şu gelenek de oldukça gönülleri fetheden cinsten. Emir Sultan Hazretleri zamanında “Erguvan cemiyeti faslı” düzenlenirmiş. Emir Sultan’ın halife ve dervişleri Anadolu’nun dört bir yanından kalabalıklar halinde Bursa’ya gelirlermiş. Toplanan cemaat şehirde bir şenlik havası meydana getirir, bir hafta boyunca dergâhta zikr ü tevhid icra edip duada bulunurlar, diğer tekke ve dergâhları ziyaret ederek sohbetlere katılırlar; şehir de bu cemiyetlerle şenlenirmiş. Adeta bayram gibi geçen bugünler, yıllar yılı sürdürülerek gelenekselleşmiş, dönemin hazeratının vefatından sonra da devam ettirilmiş. Erguvan Cemiyeti Faslı’nın her yıl şehre bolluk bereket getirdiğine inanılırmış.
Erguvanın tıp alanındaki kullanımına gelince… Bu alanda kullanımı pek yaygın olmamakla birlikte bitkininin çeşitli kısımlarının sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Çiçekleri ise kuvvetli bir boyar madde özelliği taşımaktadır.
Ömrünüzde en az bir kez erguvan görebilmenizi canı gönülden isterim sevgili okur. Zihinsel veya bedensel fetihleriniz erguvan mevsimine denk geliversin de “yollarıma erguvanlar açmış” deyip Yaratan’ı tefekkürünüze vesile olsun.
Yorumlar