Kültürel

Fedailerin Kalesi Alamut I

2

Sloven yazar Vladimir Bartol’un bu en meşhur romanı Fedailerin Kalesi Alamut Hasan Sabbah’ın, Alamut Kalesi’nin, fedailerin ve insan eliyle yaratılmış cennet bahçelerinin hikâyesini anlatır. 11. yüzyılın İran’ında geçen roman, Halime isimli küçük bir kızın köle pazarından satın alınarak Alamut’a getirilmesiyle başlar. Halime bir grup güzel ve genç kız ile birlikte fevkalade dizayn edilmiş bahçelerin içinde sıkı bir eğitime alınır.  Bu eğitimler içinde bazı garip dersler ve aşk sanatına dair utanç duyduğu bilgiler edinmiş olsa da kısa sürede kendini evinde hissetmeye başlar. Baş öğretmenleri Meryem’i çok sever ve onunla sıkı bir bağ kurar. Bahçelerdeki diğer kızlar ve garip idarecileri Apama; kalenin sahibi, İsmaili lideri ve sonunda kendini peygamber ilan eden Seyduna’ya  (Hasan Sabbah) bağlılıklarını her defasında ifade ederler. Kızların ortak özelliği aileleri tarafından terk edilmiş ya da köleleştirilmiş olmalarıdır. Alamut Kalesi içinde kimsenin bilmediği bir bölgede oluşturulan cennet bahçelerinde yaşamaya başlar Halime. Burada diğer kızlarla birlikte dans etmeyi, şarkı söylemeyi, şiir yazmayı, dikiş dikmeyi öğrenir.

Bir yandan kaleye doğru yola çıkmış Avni de, diğer adıyla İbn-i Tahir, içinde intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktadır. Nizamü’l-Mülk tarafından idam ettirilen dedesi Tahir’in intikamını almak isteyen Avni Alamut’a fedai olması için ailesi tarafından gönderilmiştir.  Kaleye vardığında diğer fedailerin arasında o da tıpkı Halime gibi sıkı bir eğitime alınır. Bu eğitim fiziksel güç, zihinsel çalışma, müthiş bir konsantrasyon ve itaat gerektirmektedir. İdarecileri Dailer, hiç beklemedikleri bir anda nefeslerini tutmalarını isteyebilir, bayılana kadar bu emri yerine getirmek zorundadırlar.  İbn-i Tahir kısa zamanda en iyi ve en itaatkar fedailer arasında girer. Bu fedailerin de ortak özelliği pek bir şey görmemiş,  dünyayı sadece Alamut’tan ibaret sanan, içlerinde müthiş bir heyecan olan, yükselme hırsıyla yanıp tutuşan gençler olmalarıdır. Hiçbir şey bilmeyerek bu kaleye gelmeleri sonucunda kendilerine ne söylenirse inanır haldedirler.

Hasan Sabbah’ın peygamber olduğuna ve kendisinde cennetin anahtarı bulunduğuna, buna Allah’ın kudreti ile sahip olduğuna ve istediği kişiyi cennete yollayabileceğine kolaylıkla inanırlar. Aralarında bu konuyu tartışmak bile çoğu zaman endişe verir onlara. Hasan Sabbah’ın düşmanları oldukça fazladır. Bunların en önemlisi devrin en büyük siyasetçisi ve eski dost yeni düşman olan Nizamü’l-Mülk’tür. Yıllar önce kendisini sultanın önünde küçük düşürdüğünden dolayı ondan alacağı bir intikam mevcuttur. Bu yüzden yirmi yıldır hiç vazgeçmeden çalıştığı planını sergilemeye başlar. Kaleye saldıran Türklere karşı yetiştirdiği fedaileri ve kalenin mükemmel coğrafi konumu sayesinde büyük bir zafer kazanır. Bu zaferin ödülü olarak içlerinde İbn Tahir’in de olduğu üç fedaisini cennete yollamaya karar verir. Gençlere içirdiği hap ile onları bayıltır ve uyandıkları zaman cennette bulurlar kendilerini. Tabii bu cennet kalenin kimse tarafından bilinmeyen bir yerinde oluşturulmuş, içinde köle kızların huri gibi numara yaptıkları bahçelerdir. Kızların görevi kendilerinin huri olduğuna ve bulundukları yerin de bu fedailer için Allah tarafından yaratılmış cennet bahçeleri olduğuna fedaileri inandırmaktır. Bunun için küçük haplardan ve şaraptan faydalanırlar.

Gençlerin ikisi kolaylıkla cennette olduğuna inanır. Alamut’a geri döndüklerinde efendisi oldukları cennet bahçelerini ve hurileri diğer fedailere anlatacak ve tekrar oraya dönmek için Seyduna’nın her dediğini yapacak fedailere dönüşecekler, Hasan Sabbah’ın bir sözü ile kendilerini kaleden aşağı atacak ve cennete tekrar gitmeyi hedefleyeceklerdir. Bu gösteri sayesinde Hasan Sabbah çok daha güçlenecek bölgedeki ünü iyice artacak ve herkesin korktuğu bir lider haline gelecektir. Ama İbn-i Tahir bu düzmeceyi o kadar kolay kabullenmez. Bahçelerin en tecrübeli öğretmeni Meryem sayesinde zor da olsa İbn-i Tahir de sonunda cennette olduğuna inanır ve büyük bir aşkla Meryem’e bağlanır.

Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anı, bana seni gerek seni

Bu dizelerin mefhumunca İbn-i Tahir’in aradığı başka şeyler vardır. O bir hakikatin peşindedir, zevk ve günlük eğlenceler ona basit gelmektedir. Ancak içindeki müthiş sevme potansiyelini bir kişiye yönlendirince o da Hasan Sabbah’ın istediği fedaiye dönüşür. Artık Seyduna’nın kendisine verdiği yüce görevi yerine getirebilecektir. Bu önemli görev ve arkasından neler yaşandığını ibretle okumak için bir sonraki yazıya davet ediyorum sizi sayın okuyucu.

 

Esma Kütan Bilkil
Esma Kütan. 1983'ten beri yaşıyor 1989'dan beri okuyor 2005'ten beri diş hekimi 2011'den beri anne 2013'ten beri yazıyorInstagram/dishekimiesma

Yanıyoruz

Önceki içerik

Sadece İnsan

Sonraki içerik

2 Yorum

  1. bi anda bitti valla, heycan dorukta bekliyorum sonraki yazıyı…

  2. Yazarı, kitabı ilk kez duyan birisi olarak okudum yazıyı. Kaleminize sağlık; çok kapsayıcı ve bilgilendirici. Sürükleyici bir özet olmuş. Alamut Kalesini, filmlerde falan duyardım şimdi merakım iyice arttı. Makaleniz beni etkiledi, kitabı okuyacağım inşallah..

bbg için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir