Zamâne içre mücerribdir intikam-ı zamân
Hemîşe yahşiye yahşî verir yamâna yamân
“Zamanın intikam alıcılığı her dönemde tecrübe edilmiştir. İyiliğe iyilik verir, kötülüğe kötülük.”
Hattat Hamid Aytaç’ın talik hatla yazmış olduğu Fuzuli’nin beytinden bir levhayı görmekteyiz. Yukarıdaki beyti okurken kalbini Gazze’de bırakmış içimdeki mahzun çocuğa da bir teselli aradım. Filistin’de savaş adı altında yıllardır süregelen bu zulüm artık son kullanma tarihini geçirmişti. İnsan olmaktan nasibini alamamış bu kokuşmuş zihniyet çoğunluğu çocuklardan oluşan savunmasız canlara kıyıyordu.
Gazze’de insanlar savaşın içine doğuyordu. Ölmek yoktu onların kitabında, şehitlik her şeyin önüne geçmişti. Tıpkı Resulullah Efendimiz’in (s.a.s.) dönemindeki sahabe efendilerimiz gibi değerleri uğruna ölümle koyun koyunaydılar. Zalimlerin her türlü zulmüne rağmen ulvi davalarından vazgeçmiyorlardı. Filistinli bir anne şöyle demişti: Ben altı çocuk doğurmakla yükümlüyüm. İki çocuğu okuturuz, ikisi evin ihtiyaçlarıyla ilgilenir; diğer ikisini de nasılsa İsrail öldürecektir. Esasında bu kutlu vazifeyi kalan bu iki çocuğa bırakmışlardı. Kudüs’e feda olmak için doğmuştu o yavrular; uğruna şehit verilecek o iki evlat ezelden seçilmişti adeta.
Gazze’de savaş değil bir katliam hüküm sürüyor, Gazze’nin çocukları ise bomba seslerini hiçe sayarak toplanmışlar şehitçilik oynuyorlardı. O gülüşmelerini duyarken sanırsın ki lıkır lıkır Kevser şarabından içiyorlar; Resullullah da karşılarında durmuş onları seyrediyor. Şehitlik, Allah’ın sevgilisidir, diyorlardı şen çehreleriyle.
Filistin’de çocuklar bomba sesleriyle uyanıyorlardı uykularından. Bir daha onlar korku nedir bilir miydi? Ey zalimler, korkun nasıl bir yiğit ordusu hazırlıyorsunuz kanlı ellerinizle!
Nice Hamzalar, Aliler, Fatımalar yetişiyordu.
İman abidesi Gazzeli çocuklar dünyaya insanlık dersi okutuyordu adeta. Esasında bizi insanlığımızla yüzleşmeye çağırıyordu. Yaşam gayemizin aslında neye dayandığı hususu üzerinde düşündürüp niyet tazelememize yardımcı oluyorlardı.
Kalbimizle şöyle bir durup sükut edip dünyanın bu yaşananlar karşısında ne yaptığına baktık mı?
Biz bunun neresindeydik, hiç içimize baktık mı?
En son ne zaman bir iyilik ettik veya tam aksi birine zulüm etmiş miydik?
Peki en son ne zaman kendimize zulüm etmiştik? Çocukluk enkazlarımızda başkalarının insafına mı bırakmıştık kendimizi? Yoksa yaralarımızı öpüp başımızın üstünde mi taşıdık? Gazzeli çocuklar gibi o yıkıntılardan, savaşlardan bir mücahid ruhuyla çıkmayı isteyip bunu başarmaya inandık mı?
Her yenilginin bizi usulca zafere taşıyacağı bir binek olduğunu kabul ettik mi?
Biz muvaffakiyetin yalnızca Allah’tan olduğuna inananlarız. Allah sabredenlerle, iyilerle beraberdir. Allah’la beraber olan kim neyi kaybetmiştir? Tarihin sayfalarına baktığımızda nice feth ü fütühatlar, zulümler, zaferler, kıyımlar neler neler yaşanmıştı. Hayat boyunca tarih bir oyun yazar, insanlar da sahnede sergilerler. Bir zalimi mi oynamak istersin yoksa şehadete koşan onurlu bir mazlumu mu? İnsanlığın sınav kağıdındaki soruların cevapları bu defa da Gazze’de idi.
Acaba içimizdeki savaşlardan dışımıza taşırdığımız zulmü hadsizlikle yoğurup hiç birini üzdük mü? Onun hayatına kasteyledik mi?
Yâ Resulallah (s.a.s.) sana benzememizde bize yardım et! Senin gibi olalım; bizi gören sevinsin, ümit ve güven içinde hayat bulsun. Senin gönlünde tüm insanlık dualarıyla bir olsun. Dağınıklığımızı topla, iyileştir bizi. Sadece etten kemikten kaldığımızda geriye ne kalırsa işte o benim diyebilelim.
Nurdan aydınlıklar sardığında dünyayı, insanlığın yüzü güldüğünde, basılan yerlerin sadece toprak parçası olmadığını idrak ettiğimizde hayatın anlamlı bir surete bürünmesi temennimizdir.
Duamız o ki;
Dilleri, ırkları, fikirleri, inançları sevgi olan, adaletin yaşandığı bir dünyada çocuklar hep gülsün, huzurla büyüsün. İyilik, iyileri bulsun.
Amin amin inşallah,
Allah razı olsun .Rabbım ümmeti Muhammedi razı olduğu hal ile hallenmeyi nasip etsin inşallah.