Sümbül Sokak

Gelin Yakın Olalım

0

Merhaba Sokağımızın Kıymetli Okuyucuları,

Sizin de bildiğiniz gibi biz yani emeğini yazmaktan ve okumaktan yana ortaya koymak isteyenler bir hayal kurmuş, muhabbete vasıl olmak adına soframıza sizleri de davet ederek Ocak ayında yayın hayatına başlamıştık. Sizin de teveccühleriniz vesilesi ile soframız ve sokağımız her geçen gün daha da bereketlendi. Bazen gülerek bazen endişelenerek bazen sitem ederek ve fakat kucaklaşmaktan asla vazgeçmeyerek farklı sahalarda yayınlanan 390 yazı ile altı ayı geride bıraktık. 

Ocak ayından bu yana “mananın peşine düşmek için” yola çıkan yazı kervanımızda sırasıyla tövbe, üç aylar, Ramazan-ı Şerif, bayram, Kudüs, İslamofobi gibi ana başlıkları gündelik hayatın içindeki halleri üzerinden ele alarak sizinle paylaşmaya çalıştık.

Esmaü’l-hüsna, siyer, tefsir, fıkıh ve kadim eserler temelli yazılarımızın yer aldığı Ab-ı Hayat;

Psikolojik ve sosyolojik pencerelerden farklı bakış açıları sunan yazılarımızın yer aldığı Sosyal;

Mekan, klasik sanatlar ve kitap tanıtımı yazılarımızın yer aldığı Kültürel;

Deyim, kavram, tarih, sanat yolculuğu üzerine kaleme alınan yazılarımızın yanı sıra bir hikaye serisi ve bitkileri farklı sahalarda inceleyen bir yazı dizisini de içinde barındıran Edebi-Tarihi;

Sosyal medya, teknoloji, çevre, gıda, yemek tarifleri ve moda hakkındaki yazılarımızın yer aldığı Güncel;

Misafir yazarlarımızın  yazılarına yer verdiğimiz Sizden Gelenler;

Emalî Kasidesi‘ni konu edinen Bunu Konuşmaya Gerek Yok;

köşelerine ek olarak yurdumuzun insanlarının hikayelerini sizlere ulaştıracak olan “Bizim İnsanımız Güzeldir” ve kadim şehirleri tanıtan Medeniyet Şehirleri adında iki yeni proje daha ekledik.

Haziran ayı içerisinde sizlerle İslamofobiyi merkeze alarak uzaklık kavramı üzerine konuştuk. Bu ay ise uzakları yakın etmek kastıyla kurban ve hac konularını işleyeceğiz. İşleyeceğiz lakin bu konuların bizim için temel noktasını yakınlık kavramı oluşturacak. Belirli şartlar eşliğinde mükellef olduğumuz bu ibadetlerin anlamına dair sokağımızda bir yürüyüşe çıkacağız.

Kurban önceki toplumların inanış biçimlerinde de yer alan bir ritüeldir. Bu ritüel insanların belli korkularını yenme, musibetten muhafaza olma gibi amaçlarına hizmet ederek tanrı ile aradaki mesafeyi korumayı ön plana çıkarır. İslam dini içerisinde yer alan kurban ibadeti ise yakınlaşmak üzerine kurulmuştur. Müslümanlar kurban ettikleri canlar ile Allah karşısında nefislerini yok saydıklarını ortaya koymuş olurlar. Hac ve kurbanın aynı vakitlerde eda edilen ibadetler olması onların bir bütün içerisinde anlaşılması gerekliliğini ortaya koyar. Hac ve kurban insana sahip olduğu statülerden sıyrılarak başladığı noktaya/ilk yaratıldığı haldeki saflık ve duruluğa dönme imkanı sunar.

Dünyaya inanırsın,
Rızka benimdir dersin.
Niçin yalan söylersin?
Çün sen dediğin olmaz

Arzu ve isteklerinden Allah’a kulluk niyetiyle vazgeçen insan kendiliğine dair bir sorgulamaya başlar. Kim olduğuna ve niçin yaratıldığına dair olan bu sorgu kurban ve hac mevsiminde daima zihnimizde dolaşır. Kurbanda boğazlanan hayvanlarımız insan canına bedeldir. Hacda yerine getirilen aşamalar bizlerin doğduğumuzdaki halimize dönüşümüzü ifade eden sembolik hallerdir. Bizler bu ibadetlerle dünyada kazandığımız tüm imkan ve statüleri ardımızda bırakarak varlığın yegane sahibi olarak Allah’ı görür ve İslam’da kastedilen asıl yakınlığa erişmiş oluruz. Yine bu ibadetlerin idraki noktasındaki çabamızla yakınlık duygusu benliğimizi kuşatmakla kalmaz, toplumsal düzeyde de kendisine zemin bulur. Kurban ve hac ibadeti ile eriştiğimiz yakınlık sahip olduklarımız üzerinde mutlak varlığın hakimiyetini görebilmeyi bir nebze olsun bize bahşettiği için etrafımızı gözetir, onlar ile paylaşım içerisinde oluruz. Bu iki ibadetin bizi Allah’a yakınlaştıran yönü ile toplumsal yönü birleştiğinde zihnimiz daima bizi insan kılan özelliklerimiz, olmamız gereken yer ve yön konusunda sorgulamaya götürür.

İşte tüm bu düşünceler içerisinde bulunduğumuz kurban ve hac ayının mahiyeti üzerinde bizi düşünmeye sevk etti. Sokağımıza kurduk bir pazar; gelenler ile söyleşmek, alışverişte bulunmak, bir çayı karşılıklı yudumlamak isteriz.

Eh, ne diyelim?

Ağyâr bize baîd olur, dost visâli hem îd olur
Her îdimiz saîd olur, cândır ana kurbânımız

Sokakta buluşalım.

Fethin Kapısı Diyarbekir II

Önceki içerik

Şam-ı Şerif

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir