Âb-ı Hayat

Hz. Ali: İlim Şehrinin Kapısı

3

Çehâr yâr-ı güzîn yani Resûlullah’ın dört seçkin dostundan bir tanesi.

Nübüvvet bahçesinin çiçeği, Hz. Fatıma annemizin eşi.

Kevser suyunun sâkîsi Hz. Ali.

Fahr-i Kainat Efendimiz’e verilen hikmet ve ilim ırmağından kana kana nasiplenmiş; kendisinden sonra gelenlere sunmuş olan Yâr.

“Ben ilmin/hikmetin şehriyim, Ali de kapısıdır. İlim isteyen kimse bu kapıdan gelsin” sözleriyle işaret edilen halife.

Mekke’de okuma yazma bilen birkaç kişiden biri. Cebrail’in (a.s.) Hak katından getirdiği ayetleri elleriyle kaydeden vahiy katibi.

Resûlullah (s.a.s.) kendisini Yemen’e kadı olarak göndermek istediğinde bu göreve kendisini layık görmeyerek:

“Yâ Resûlullah! Beni bir kavme kadı olarak gönderiyorsun, onlar problemlerini bana getirecekler. Oysa benim kadâ/yargı hususunda bilgim yok.” diyerek halini arz edendi. Akleden bir kalbe, bilmediğini soran bir lisana sahipti.

Can baharının çiçeği Resûlü Ekrem Efendimiz: “Allah senin kalbine doğruyu gösterecek ve dilini hakkı söyletmede sabit kılacak. İki hasım gelip de önüne oturunca hemen birinin anlattıklarına bakarak hükmünü verme; diğerini de dinle, sonra hükmünü ver. Bu, doğru hüküm vermen için daha uygundur” buyurunca Hz. Ali (k.v.) bundan böyle hüküm verme hususunda hiç tereddüt etmedi.

Bilme ve bilinçlenme mahzenlerinin anahtarı olan Hz. Muhammed’in (s.a.s) yol göstermesi ile hukukî meseleleri halletme hususunda insanların en iyi hüküm vereni oldu.

İnsanların dilinde Hz. Ali kastedilerek: “Ebu Hasen’in bile çözemeyeceği bir dava” sözü darbımesel/atasözü  yapıldı. İlim şehrinin sırlı kapısı için Peygamber Efendimiz (s.a.s.):

Ümmetimin en iyi hüküm vereni Ali b. Ebû Talip’dir.” buyurdu.

Hz. Ömer de: “Ali en iyi hüküm verenimiz, Übey b. Ka’b da en iyi Kur’an okuyanımızdır.”

Ahmed b. Hanbel de: “Rasûlullah’ın (s.a.s.) ashabından Hz. Ali’ye verilen ilim kadar kimseye ilim verilmemiştir.” dediler.

İlmin değerini en iyi bilen âlimdir, dedi Hz. Ali (k.v.). Veciz sözler bıraktı yeryüzünde. Tefekkürle yaklaşanın bakışını netleştirecek kıymetli sözlerdi bunlar.

“İlim sahibinin kıymet ve meziyetini ancak ilim sahibi bilir.”

“İlim maldan daha kıymetlidir. Çünkü ilim peygamberlerin mirasıdır. Mal ise Karun, Şeddad ve firavunların mirasıdır. Malı sen korursun, halbuki ilim seni korur. Mal sahibinin düşmanı olur, ilim sahibinin ise dostu çok olur. Mal harcandıkça noksanlaşır, ilim ise sarf edildikçe artar. Mal sahibi kıyamet gününde hesaba çekilir, ilim sahibi ise kıyamet gününde insanlara şefaat eder. Mal kalbi katılaştırır, ilim ise kalbi nurlandırır.”

“İnsanlar, âlimlerin ilimleriyle amel etmediklerini gördükleri için ilme rağbet göstermiyorlar.”

İlim, insanın amelini güzelleştirmesi ve zenginleştirmesi için gerekliydi.

Sadece bilgiyi yüklenenin ciltlerce kitap taşıyan merkepten farkı neydi?

Dinlemek, duymak, öğrenmek ve bilmek insanın yaşantısını hayırlı iş ve uğraşlarla süslemeye mecbur kılardı.

Ve insan Hz. Ali gibi ilme ve alime önem vermekle beraber, ilimle amel etmeye de gayret etmeliydi. Çünkü Hz. Ali, dünyayı ayakta tutan şeylerden birinin de ilimleri ile amel eden âlimler olduğunu söylerdi. Diyordu ki:

“Dünya dört şey ile ayakta durmaktadır:

  • İlmi ile amel eden âlim
  • Öğrenmekten kaçınmayan cahil,
  • Malından cimrilik yapmayan zengin,
  • Dünyasına karşılık ahiretini satmayan fakir.

Hz. Ali (r.a.) bir defa huzurunda bulunanlara seslendi:

“Size beş şey öğreteceğim, dikkat edin, ezberleyip aklınızdan çıkarmayın. Onları gemilere binip uzun seferlere, uzak memleketlere gitseniz bile benden başka ehlini bulup soramazsınız:

  • Kimse Allah’tan başkasından bir şey ümit etmesin.
  • Kimse günahından başka bir şeyden korkmasın.
  • Âlim bilmediği şeyi öğrenmekten omuz silkmesin, kaçmasın.
  • Sizden birinize bilmediği bir şeyden sorulursa, bilmem desin.
  • Ceset için baş ne ise, iman için de sabır odur.

Ayağının tozu yüce arşın başına tâc olan Peygamberimizin (s.a.s.) ebedî aleme göç etmesinden sonra altı ay inzivaya çekildi Hz. Ali.

Onsuzluğun acısını dindirebildiği tek şey olan Kur’an ile meşgul oldu. Ve Kur’an-ı Kerim’i iniş sırasına göre tertip etti.

O; ayetlerin nerede, ne zaman indiğini bilirdi. Ve derdi ki:

Bana sorunuz. Allah’a yemin ederim ki, bana hangi şeyden sorsanız mutlaka size cevap veririm. Bana Allah’ın kitabından sorunuz. Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’ın kitabında inen her ayetin gece mi, gündüz mü, dağda mı, ovada mı indiğini biliyorum.”

(Haftaya yazımızın devamı yayınlanacaktır.)

3 Yorum

  1. Ne güzel Allahın kitabını ilmek ilmek yüreğine nakletmek hikmetine hasıl olmak nasip olmus Hz. Ali ye. Elinize sağlık severek takip ediyorum yolunu gözlüyorum yazılarınızın

  2. 🌹🌹

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir