Âb-ı Hayat

İnsan Cennet İçindir

0

Cenab-ı Vehhab; senin üzerine hizmeti vacib kıldı, lakin hakikatte ancak cennete girmeni vacib kıldı.(Hikem-i Atâiyye, 197 Hikmet)

Burada hizmetten kasıt Allah’a kulluktur diyebiliriz. Her ne kadar hizmet deyince aklımıza ilk etapta Allah’a ibadet gelmese de Atâullah el-İskenderî burada hizmet tabirini kullanarak, kullara hizmet gibi Allah’a ibadetin de aslında Allah için bir işe soyunmak ve hizmet olduğunu nazarlarımıza veriyor.

İbadetten başka, kullara hizmet de insanlığın bir gereğidir, karşılığını ancak Allah’tan beklediğimiz fedakârlık ve özveridir. İnsan fıtraten hizmet etmek, faydalı olmak ister. Böylelikle sıhhatli bir insan olur. Hiçbir işe yaramayan kişi huzursuz olur, rahatsız olur, kendinden nefret edecek noktaya gelir.

Allah kulunu ancak cennet için yaratmış, fıtratını da oraya gidecek uygunlukta programlamıştır. İnsanın kendini arayışı, bir ilah inancı, nereden gelip nereye gittiği hususundaki düşünceleri yaratılış fıtratındaki bu meyilden ileri gelir. Yalanı, kumarı, dedikoduyu, fuhşiyatı, ihaneti çirkin görmek yine fıtratında vardır. İnsan hata etse de pişman olmak üzere bir insaf ile donatılmıştır. İnsanın bu fıtri meyillerine kulak tıkayıp kendini hem bu dünyada huzursuzluk cehennemine, hem de ebedi cehenneme atması esasen daha zordur. Bunu tercih eden pek çok kişi var gibi görünse de aslında o insanların ruhun derunundaki ızdırabı örtmek için kullandıkları, nefsi meşgul eden oyuncakları var. Anlık zevklerle, ruhun o sıkıntısı geçici olarak örtülebilir. Fakat gerçek şu ki cennet için yaratıldığımızdan oraya uygun ameller yapmadığımız ve o ahlakı esas almadığımız her an huzurumuz bozuk gıda aldığında kıvranan beden gibi sancılanıyor. Şifanın huzurunu hiç tatmamış bir insan, sancıyı olağan zannediyor.

Ataullah İskenderi bir sonraki hikmette “Cenab-ı Hakk’ın kendisini şehvet esaretinden kurtarıp, gaflet batağından çıkaracağına şaşıran kimse ilahi kudrete acizlik isnad etmiş olur. Halbuki Allah Teâlâ’nın her şeye gücü yeter.” (Hikem-i Atâiyye 198. Hikmet) diyerek günah ve ümitsizlikten doğabilecek yanlışlar dizisinin önüne geçerek kişiyi her türlü aldanmaya karşı ikaz eder. Hak Teâlâ senin kudretinin üstündeki bir Kudret olarak sana hâkimdir. O diledikten sonra şeytan bile seni yoldan çıkaramaz. O halde yalnız Allah’a güvenerek razı olunan amelleri yapmaya gayret et diyerek teşvik eder.

Mesnevi‘ye başlarken okumak âdet olan beytini de hatırlarsak:

“Sakın, Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkmaya, ona yakın olmaya bizim için izin yoktur, deme. Zira kerim olanlarla alışveriş yapmak hiç de zor değildir. Onlar kendileri kazanmak için değil, başkalarına kazandırmak için pazar kurarlar.”

Ben bu mânâya ulaşamam demek masum bir tevazu gibi görünse de Allah’ın hazinesini, lütfûnu inkar etmek veya O’nu aciz görmek gibidir.

Velhasıl insan cennet için ve ona uygun donanımla yaratılmıştır. Her gün ve an, en günahkâr bir kul için dahi yeni bir fırsattır. Gaflet, günah ve şehvet gibi illetlerden kurtulup, halinin düzelmeyeceğini, bu mânâya erişemeyeceğini düşünmesi Allah’a acizlik isnadı olduğundan ötürü daha tehlikeli bir günahtır. Kula yakışan daima ilahi rahmete iltica etmektir.

Minik Moda Sözlüğüm

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir