Arapça kâme “durdu”/kıyâm “dik ve doğru durma” kelime kökünden gelen istikamet kelimesi, “yön, doğrultu, cihet” anlamında kullanıldığı gibi “doğruluk, dürüstlük, dengeli ve kararlı olma” manalarına da gelir.
Evvel emrinde Allahu Teâlâ hazretleri buyurdular ki; “O halde sen (Resûlüm!) Beraberindeki tevbe edenlerle birlikte, sana emredildiği gibi, istikamet üzere (dosdoğru) ol. Aşırı gitmeyin (asla ilâhî hududun dışına çıkmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Hud, 11/112)
Peygamberimizin (s.a.s.) “Hûd sûresi saçımı ağarttı.” buyurmaları, işte yüce Allah’ın, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” hitâbının dehşetini ve etkisini derinden hissetmesi üzerine olmuştur. Çünkü bu hitâb, Allahu Teâlâ’yı gerçek anlamda tanımaya, bilmeye; O’nun (c.c.) emir ve yasaklarına can u gönülden tam anlamıyla uymaya, rızasına kavuşmayı arzulamaya bütün benliği ile daima özen göstermek demekti. Üstelik, hitâpta açıkça “beraberindekiler” buyruluyor, bütün Müslümanların muhatap alındığı da altı çizilerek vurgulanıyordu.
Sırât-ı mustakîm ifadesi ise; “doğru adımların bir araya gelerek oluşturduğu, Allah’a (c.c.) giden yol; doğru/doğrulanmış, istikamet edilmiş, onaylanmış, Hak olan yol” anlamına geliyor.
İstikâmet’in ne kadar önemli olduğunu, kendisini Sırât-ı Mustakîm’i yaşamaya adamış, güzel yolun güzel zâtlarından dinlemek kalpten bir anlayış sağlar ümidiyle, Bâyezîd-i Bîstâmî (k.s.) hazretlerinin istikamet hakkında buyurduklarını sizlere emanet ediyorum.
Hazret buyurmuşlar ki:
“Kendisine kerâmetler verilmiş, hattâ havada bağdaş kurup oturan birini görseniz bile hemen ona aldanmayın! İlâhî emir ve nehiylere riâyet ediyor mu, ilâhî hudutları muhâfaza ediyor mu, şer’î hükümleri hakkıyla edâ ediyor mu, ona bakınız!”
Bâyezîd-i Bîstâmî Hazretlerine:
“Su üstünde yürüyormuşsunuz!” dediler. “Bir çöp de su üstünde yüzer.” dedi.
“Havada uçuyormuşsunuz!” dediler. “Kuş da havada uçar.” dedi.
“Bir gecede Kâbe’ye gidiyormuşsunuz!” dediler. “Bir cin veya şeytan da bir gecede Hindistan’dan Demâvend’e gidiyor.” dedi.
“Peki o hâlde gönül erlerinin işi nedir?” dediler. “Allah Teâlâ’dan başka kimseye gönül bağlamamak!” dedi.
Yorumlar