Bir karpuz sadece bir karpuz mudur?
Bir karpuz gördüğünüzde duyu reseptörleri merkezi sinir sistemine sinyal gönderip koku ve tat belleğinin devreye girmesini sağlayarak kazanılmış bir refleks olarak ağzınınız sulanmasına ve o mis kokusunu almanıza, o tadı özlemenize sebep olur. Hatta görmenize bile gerek yoktur. İsminin geçmesi ve yadınıza karpuzun düşmesiyle vücudunuzdaki bu olaylar bütünün gerçekleşmesi oldukça tabiidir. Yalnız vücutta gerçekleşen bu olay, karpuzun tadını en az bir kez tattıysanız mümkün olmaktadır. Yani bedende ve ruhta bir bellek oluşması gerekli. Ne derler bilirsiniz; men lem yezuk, bilmez yazık.1
1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’ndan sonra Filistin bayrağının kendi topraklarında dalgalanması yasaklandığında sanatçılar ve aktivistler ortak bir bayrak temsili olarak karpuzu tercih etmişler. Siyah çekirdekleri, kırmızı etli kısmı, yeşilden beyaza geçen dış ve iç kabuk renkleri ile bir dilim karpuz devam eden bu yasaklı süreçte Filistin bayrağını dalgalandırmanın ve zulme karşı koymanın yeni bir ifadesi olarak ortaya çıkmış. Tabi bir süre sonra karpuzun evrensel dilde yeni bir birleştirici kuvvet olacağı anlaşıldığında siyasi ve politik açıdan buna da karşı çıkılmaya başlanmış fakat elden ne gelir. Sonuçta karpuz bir meyvedir. Görünüşü bir milletin hürlüğünü, bağımsızlığını ve şerefini temsil eden bayrak ile aynı renkleri taşıyor diye dünyadaki tüm karpuzlarını katledemezsiniz değil mi!
Yıl 2023. Soykırımın en değişik ve en adi halleri farklı farklı şekillerde günbegün gözümüze sokuluyor. Bu zulmü yapanlar kendi sözde meşru sebeplerini görünür kılarken güç gösterilerini, acımasızlıklarını, ilkesizliklerini bir işkence tekniği olarak sanal dünyaya servis ediyorlar. Bu da yetmiyor tabii. Kullanılan sosyal medya ağlarında bu zulme karşı çıkan ifadeleri ve destek veren kitleyi engellemek ve görünmez kılmak için Filistin, soykırım, Filistin bayrağı gibi ögeler metaverse’e takılmaya başlıyor. Süreç ne kadar kendini tekrar ediyor farkında mısınız? Yani o bayrağın dalgalanması bugün tekrar engelleniyor! Peki ortaya ne çıktı dersiniz? Tabii ki yine karpuz. Ya sen ne mübarek bir meyveymişsin ki böyle kutlu bir hizmetin temsilisin.
Şimdi dönelim bellek meselesine. Önceki satırları karpuzun tadını artık hepimizin öğrendiğini hatırlatmak için yazmıştım sevgili okur. Yani onu artık her gördüğümüzde dünya üzerindeki savaş hukuku kurallarının aşıldığını ve daha ne kadar ileri gidilebilir sorusunun her seferinde daha da bilinmez olduğunu ve belki de bu soruların çok daha cevapsız kalacağını hepimiz iliklerimize kadar kaydettik. E şimdi oldu mu, bu karpuz bizim için evrensel bir bellekti? Şimdi o karpuzu görmeseniz dahi onun size dokunduğunu göreceksiniz ve bu dokunuş bir uyanıştır. Bu evrensel bellek bizi bin olarak başladığımız bu yolda kararlı duruşumuz ve bu duruşun gerektirdiği davranışlar silsilesinde bir olmaya götüren bir uyanıştır. Bir yerlerde mesleğini, anneliğini, babalığını, kulluğunu yaşayıp giden birileri ona dokunan bu karpuz için üzerindeki sorumluluk ne ise ve ne kadarsa onu yapmaya kendinde içsel bir kuvvet bulacaktır. Bu kuvvet öyle bir kuvvettir ki, hayattaki günlük basit araçlar için “ya şu da olmasa yaşayamam” diyen içimizdeki kurttan putları devirmeye kâdirdir.
Bir karpuz sadece bir karpuz değildir.
1 Tatmayan bilmez.
Yorumlar