Kültürel

Kazan

2

Hikaye klasik Nasreddin Hoca fıkrası işte.

Günlerden bir gün, şekiller güzel, keyifler gıcır. Tam odun ateşinde keşkek kaynatmalık hava var deyip Hoca Nasrettin mutfağa koşmuş. Koşmuş koşmasına ama bir de ne görsün kazanlar almış başını kalaya gitmiş. Mecbur komşu komşunun külüne muhtaç hesabı, komşusunun kapısını tıklamış.

Tık tık tık.

“Sabahı şeriflerin hayrolsun komşu. Aman komşu, canım komşu, düştüm ocağına komşu. Bizim kazanlar kalaya gitmiş. Sizin kazanı ödünç veriver hele.”

Komşudan kazanı almış, uyandırmış ocağı başlamış keşkeği kaynatmaya. Velhasıl kelam kazanla işi tamam olunca, komşunun kazanının içine bir küçük kazan daha koymuş, bir tabak da keşkek geri götürmüş komşuya kazanı.

“Ah komşu, can komşu ne hora geçti. Hay Allah razı olsun e mi. Müjdemi de isterim. Gözünüz aydın. Nur topu gibi bir yavru kazanınız oldu. Sizin kazan doğurdu.”

Komşu biraz şaşkın, biraz memnun pek sevinmiş bu duruma.

Gel zaman git zaman. Bağ bozumu zamanı, pekmez kaynatmak için tekrar kazan lazım olmuş Nasrettin Hoca’ya. Koşmuş gene komşu kapısına. Komşu kazanın doğurmasından keyifli tabi. Kazan tekrar doğurur umudu ile verir kazanı Nasrettin Hoca’ya.

Üstünden hayli zaman geçer fakat ne gelen var ne giden. Kazan geriye gelmez. Sanırsın Giden Gelmez Dağları’na gitti. Merakını fazla bastıramayan komşu dayanır hocanın kapısına. “Hocam bizim kazan…” diye tam söze girecektir ki
Nasrettin Hoca başlar feryad figan.

“Ah komşu, vah komşu, tüh komşu, senin kazan var ya dilim de varmıyor demeye. Allah sabırlar versin komşu. Senin kazan Hakk’a yürüdü. Allah taksiratlarını affetsin.”

Komşu gülerek; “İlahi Hocam, hiç kazan ölür mü?”

Sıra Nasreddin Hoca’ya geldi. “Kazan doğurunca ağzın kulaklarına vardıydı ya? Kazanın doğurduğuna bal gibi inandın da öldüğüne neden inanmadın komşu?”

Mollalar tartışa dursun kazan doğurur mu, doğurmaz mı diye. Hoca, meseleleri hayatın tam merkezine insanlığı koyarak biraz nükteli, biraz demli anlatmış. Fıkra anlatmaktan daha büyük bir derdi varmış belli. Hem de sadece bir meselenin çözümünü değil kaç meselenin çözümünü birden vermiş biz günümüz insanlarına. Bu fıkra gülmek, güldürmek için mi kulaktan kulağa bize ulaştı, anlatıldı bilmem. Kaç tane kapı var içinde onu da derdi olan bulsun. Hangisine ihtiyacın varsa o kapıyı arala. Nasrettin Hoca’ya gömlek biçmek bize mi kalmış. Hâşâ. Zaten fazla söze ne hacet. Doğduğumuza inandık elhamdülillah. Öleceğimiz zaman neden su kaynatırız, işte onu da hiç bilmem.

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

Şeyma’nın Gidişi

Önceki içerik

Tükettikçe Tükeniriz

Sonraki içerik

2 Yorum

  1. bre kazan! keşkek pişirirsin, pekmez pişirirsin; meğer insanı da pişirirmişsin ☺

    1. He ya insanı da pişirir bu dünya denen kazan.

R.T. için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir