Yürük değirmenler gibi dönerler
El ele vermişler Hakk’a giderler
Gönül Kabe’sini tavâf ederler
Muhammed’in kösü çalınır bunda
Haziran ayındayız. Bu ayın sonu, içerisinde bir bayramı müjdeleyecek bize; kurban. Yakınlığı ve yaklaşmayı maddi unsurlar üzerinden iletebilmenin tek başına yetersiz olduğunu, niyet ve samimiyetin, kalbi ortaya koyabilmenin özü oluşturduğunun önemini idrake vesileler sunacak. Herkes belirli mükellefiyetler çerçevesinde bu niyetleri kendisine binek edinerek marifetullah sırrına karîb/yakın olmaya çalışacak. Peki kurban sokakta nasıl anlaşılıyor?
Bir ibadet olarak kurban hac ile birlikte düşünülmelidir. Hac ile marifetullahı idrake bir yolculuk başlar ve bu yolculuk kurban ile nihayete erdirilir. Haccın sonunda kurban ile günlük yaşamlarına dönüş yapar hacılar. Hac ibadeti için Müslümanlar Zilhicce ayında Kabe’ye yönelir, sahip oldukları makam, mevki ve unvanların kendilerine sağladıkları imtiyazlardan sıyrılır, ihram tabir olunan beyaz iki parça dikişsiz kumaş örtünmekle en basit ve gösterişsiz hallerine dönerler. Bu dönüş kişileri bulunduğu konumdan ibadet kastıyla hareket etmeleri sebebiyle elest bezmindeki ahde taşımaya başlar. Tavafın, ihramın, sa’yin, vakfenin ve diğer hac görevlerinin bizi iletmesi gereken temel nokta bu ahidde dile getirilen Allah’ı rab olarak görmek ve bu menasiki uluhiyet bağını tesise kolaylaştırıcı vesileler kılmaktır. Kişilerin ibadetlerin maksadına yönelik gayretleri Allah ve kul arasındaki ilişkiyi anlama ve anlamlandırmada idrak kazandırır. Bu sebeple ibadetin her safhası iyi bir odaklanma ve sağlam bir niyet ortaya koyabilemeyi gerektirir ki kişiler henüz ruhları yaratılmışken verdiği o sözün anlamını kavramaya yönelik adımlar atabilsin ve bu adımların sonunda nefsini kurban etmeye remiz olan hayvanı kesmekle bayramı ihya edebilsin.
Kurban kesenler Allah ile bağ kurmaya engel olan tüm hallerden sıyrılmanın, nefsini kurban etmenin sevincini idrak etmekle, sûrî sebepler ile kurban kesemeyenler ise bu ibadeti bizatihi yerine getirebilenlerin niyetlerine şahit olabilmekle bayramı idrak ederler. Burada gerçekleşen sevinçteki ortaklık hali niyetin özüne işaret ettiği için kurban kesenlerin de kesemeyenlerin de Allah nezdinde birleşmelerine yani tek bir şey olarak anılmalarına vesile olur. Ortada iyi olana dair bir fiil var ise bundan hem onu yerine getirenler hem yerine getirilmesine şahit olanlar nasiplenir. Burada oluşan tekliğin rububiyete yani Allah’ın bizim sahibimiz olduğunu anlamaya dönük bir vechesi, bu vechenin de kulları ayırt etmeksizin kuşatan rahmeti beraberinde getirmesi söz konusudur. Bu rahmete erişenler için kurban, ibadetin bir sonucu olarak paylaşmayı insana gerekli kılar. Çünkü rahmet bölüştükçe bereketlenen, çoğalan, kuşatan, onaran, inşa eden bir öze sahiptir. Maddi paylaşımın ötesinde olan bu manevi alışveriş aynı inanç ve düşünceyi paylaşanları yakınlaştırır, bilinç ortaklığına götürür. Ahlakî yücelmeyi sağlar. Vereni nefsinden soyutlayarak, verileni bir manaya bürüyerek ulaştırmayı bir ilke olarak ortaya koyar. Bu ilkenin tesisi bizleri Allah ile kurbiyete, yaratıcıya kurban olma hakikatine ulaştırır.
Yaşamın her safhasında görünenin ardında anlaşılmayı bekleyen bir hakikat bulunuyor. Bu hakikate dair kesbedilen kavrayış bizi adım adım kemale götürüyor. Bu kemal hazinesinin kendisini nispet ettiği yer olan mutlak varlığa ilişkin bilgi ulaşmakla tükenmeyen, gittikçe uzayan, bıktırmayan, ünsiyetle insanı kendisine rabteden bir bağı işaret ediyor ve kendisiyle alakadar olanı kıymetli hale çeviren bir cevheri kendinde bulunduruyor. Bizler de bu bağa yakınlık kurmakla değerlenmeyi niyaz eden zihinleriz.
Yorumlar