Sosyal

Lütfen Mesafeyi Koruyalım

3

Bir süredir zihnimde onlarca sekme açık ve her birinde hali hazırda bir yazı yazılıyor. Her bir sekmede ayrı meseleleri düşünüyorum. Düşünüyorum, düşünüyorum. Var mıyım bilmem ama düşünüyorum ve yorgunum. Keza boş vitese alamadığım bir zihni her yere taşıyorum. Yazıya dökmek ise belli bir demlenme aşamasından sonra mümkün oluyor.

Bugün bu yazıyı demlemek için düştüm yollara.

Malumunuzdur ya da değildir, uzak bir mahalledeyim bir süredir. Sağım solum Alman kimselerle çevrili. Mütebessim, samimi ve kibar insanlar. Bunu hiç düşünmeden bir genelleme olarak sunmaya karar verdim. Maşallah, kendilerinden bazı meselelerde şahsiyet dersi tahsil edebiliriz, evet evet edebiliriz. Bunu burada açmayacağım, belki başka vakit. Tecrübeyle sabit, şaşkınım.

Neredeydik, heh evet sekmeler. Bir sekmede ülkemde olan vahşet dolu ırkçı görüntülere dair üzüntüm ve “bu insanlar nasıl ıslah olur?” sorusuna cevap aranıyor. Bir sekmede yangın ve selin hüznü içimi yakıyorken, “kâinata bu kadar zarar verebilmesine, onun düzenini bu kadar ifsat edebilmesine şaşırdığım duyarsız bizler nasıl terbiye edilir?”e cevap aranıyor. Bir sekmede; olan ve olması gereken, olgu ve değer ikilemleri çatışıyor. Hemen yan sekmede “e hani tevhid, nasıl olur bu ikiler bir?” sorusu zıplıyor. Bir sekmede dindarlık nedir, ahlak bunun neresinde sorusu zihnimi iğneliyor. Bir sekmede ise, bu sekmeler nasıl kapanır sorusu yanıp sönüyor.

Bugün sekmelere dedim, gelin kütüphaneye -zihnimin en azından belirli bir süre sustuğu, makaleler eşliğinde yeni sekme açılışlarının başladığı kutsal mekân- gitmek yerine çayır çimen içinde bir çiftlik bahçesinde, kahve eşliğinde bir şeyler okuyalım. Atladım bisikletime, düştüm yola. Göl kenarından seyir halinde iken, baktım yeşiller içinden ormana çıkıyor yol. Dedim çiftlik beklesin. Yolumu düşürenin buraya, vardır elbet bir muradı.

Bir ormana girmeyeli yıllar olmuştur, 15-20 desem yeridir.

Daha bismillah, iki adım attım ki, emniyet duygusu kuşattı önce, sonra sükûnet ve bir annenin koynuna aldığı yavrusu gibi bastırıldığımı hissettim şifa dolu bir sadra. Büyülenmiştim, kendimi an’a bıraktım. Her şey, dünyaya dair sorularım, sıkıntılarım, sanki bu ormanın kapısının ardında kalmıştı. Bir cuma vaktiydi evet. Kendimi bir dergâha, zikrin ortasına düşmüşüm gibi bir atmosfer içinde bulmuştum.

Sonra ağaçlara baktım. Bir ormana uzaktan bakan, yeşillerin iç içeliğini ve birliğini görür. Orman der ve ormanın içinde ne var ne yoksa, hepsini bir kelimeyle kuşatır. Orman; bir tevhid makamı gibi adeta, cümle mevcudatı kendinde toplar, cem eder.

İçine girdiğimde ise ağaçların arasındaki mesafeye şaşırdım. Gövdelerin sık olmasıydı beklediğim. Oysa metrelerce mesafe vardı aralarında. İçindeki bu boşluklara, aradaki bu mesafelere rağmen uzaktan sımsıkı duran ormanın içi beni büyülemişti.

Sonra düşündüm. Tevhid olmak, sımsıkılık değildi belki. Bilinçli mesafeler konmuştu ağaçlar arasına. Büyüyen, uzayan ve genişleyen ağaçlar, dallarıyla kuşatırken çevresini diğerinin alanını sarmıyordu böylece. Karışmıyorlardı birbirlerinin alanına. Oysa hayalimde uyanan, adım başı bir ağaç gövdesiydi. Gövdelerin birbirine dokunmasıydı hatta. Bu belli mesafelerle konmuş ağaçlar mıydı yani dev bir ormanı orman yapan?

Oturdum bir banka. İnsanı düşündüm. Yan yana, iç içe, birbirlerinin hayatının içindeki insanları. Mesafelerin gerekliliğini anlamayan bir toplulukta, sürekli dahil olunan hayatları düşündüm. Alan tanımanın kıymetini, bilinçle bırakılmış mesafeler içindeki insanın gelişiminin önemini anladım. Birbirlerinin alanına saygılı insanların uzaktan da yakından da bir orman misali nasıl güçlü ve nasıl bir birlik içinde olabileceğini düşündüm.

Evet, herkesin mesafe ayarı kendi ormanına göre, ben kendi mesafelerimi ayarlamak ve mevcut mesafelerin hikmetini anlamak adına bu ormandan bir ders aldım. Darısı tüm ormanlardaki ağaçların hayırlı mesafeler dahilinde tevhidine.

Almanların bu korona sürecinde 1.5 m’lik mesafeyi korumak adına “Bitte, Abstand halten” cümlesini de bir motto olarak buraya müsaadenizle iliştirmek istiyorum. Ruh ve beden sağlığımız için, “lütfen mesafeyi koruyalım”.

Yeni Vâlide Camii

Önceki içerik

Çöl Panteri Sultan Baybars

Sonraki içerik

3 Yorum

  1. Çok güzel bir yazı olmuş, mesafe ile ilgili tespitler çok hoş, hele bunu ormanda farketmek… demlenmiş herhalde:)
    Görüntüler de şahane, teşekkürler

    1. kıymetli yorumunuz için çok teşekkürler ayşe hanım 🙂

  2. esasen ‘haddini bilmek’ bizim kültürümüze ait bir düstur iken ne oldu da samimiyetle sınırsızlığı had bilmezligi aynı şey zannetmeye başladık acaba?

tuĞba için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir