Kültürel

Musikide Meşk Usulü

1

Dilimize Arapça’dan gelen meşk kelimesinin sözlük anlamlarından biri, yazı veya müzikte alışmak ve öğrenmek için yapılan çalışma, el alıştırması, şeklinde geçmektedir. Daha çok klasik Türk-İslam sanatlarından hat ve musiki alanlarında kullanılan meşk etmek, meşk vermek, meşk almak tabirlerinin dilimizdeki karşılığı öğrenmek, ders vermek, ders almak şeklindedir. Talebenin hocasını gözlemleyerek dersini tatbik ettiği bir öğrenme biçimidir meşk.

Genel olarak hocadan talebeye aktarılan bir öğretme disiplini olarak tanımlayabileceğimiz meşk, bir çalışma metodu olarak hat sanatından diğer geleneksel sanatlarımıza intikal etmiştir. Peki, meşk usûlüyle öğrenmek Türk musikisinde nasıl yer bulmuş ve uygulanmıştır?

Öncelikle müzik dinleme eylemi üzerine beraberce şöyle bir tefekkür edelim istiyorum. Bu mesele gençlik yıllarımda zihnimi uzunca bir müddet meşgul etmiş, üzerinde çok düşünmüş; müzik dinlemenin basit bir etkinlik olmadığını, bilakis sistematik bir işleyişi olduğunu fark etmiş ve bir müddet bu durumun etkisinde kalmıştım. Bir eser dinlemeye başladığımızda kulağımızdan giren her bir ses aslında ışık hızıyla bizim için geçmişin bir parçası haline gelmiş oluyor yani dinlediğimiz şey tabiri caizse kulağımızdan girip çıkıyor, bir saniye öncesine geri dönüp o notayı bir daha o şekilde duyamıyoruz. Neticede dinlediğimiz eser bittiğinde elimizde somut hiçbir şey kalmamış oluyor. Bir saniye önce zihnimizden akıp geçmiş bir düşünce gibi o nağmeler de akıp gitmiş oluyor bizim için. Dolayısıyla dinleme eylemi, bitmiş bir resme bakmak ya da bir hat levhasını temaşa etmek gibi eylemlerin ötesinde ayrıcalıklı bir özelliğe daha sahip oluyor: Aynı şekliyle bir daha tekrar edilememe. Evet dinleyici olarak az evvel dinlediğimiz icranın bizde bıraktığı manevi hislerden söz edebiliriz belki lakin bir eseri icra ederek meselenin faili haline geldiğimizde işler biraz daha karışıyor.

Musikî meşkinin geri alınamaz, aynı şekliyle tekrar edilemez ve âna yönelik bir faaliyet oluşu hafızanın ne kadar önemli bir intikal vasıtası olduğunu bizlere gösteriyor; kaldı ki Orta Asya göçebe zamanlarımızdan beri sözlü kültür aktarımına aşina bir millet olarak bunu oldukça iyi biliyoruz. Bizim müzik geleneğimizde yazılı notasyon sisteminin yaygın olarak kullanılmaya başlanmasının çok geç bir döneme tekabül ettiğini göz önünde bulundurursak, elimizde yazılı ya da işitsel hiçbir doküman bulunmadığında meşk usulünün ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu daha iyi idrak edebiliriz. Tabii bu demek değil ki nota kullanılmaya başlandıktan sonra meşke ihtiyaç yok! Notasyonun icranın tüm nüanslarını her zaman yansıtması Türk müziği için pek de mümkün olmamış ki meşk usulünün tek rolünün repertuvar aktarımı olduğunu iddia etmek de büyük bir yanlış olur. Bu noktada tavır diye adlandırdığımız mesele devreye giriyor. Bu nüanslar Türk musikisi açısından ancak bir fem-i muhsinden meşk etmekle edinilebiliyor.

Musiki meşkinde talebe, öğrenene kadar hocasının ardından duyduğunu tekrar ederek eseri hafızasına almaya çalışır. Bu esnada kudüm kabul edilen dizlere ellerle usül vurmak, çalışmanın akılda kalıcılığını arttıran en önemli faktörlerden birisi olarak kabul edilebilir. Şu var ki kulak hafızamıza ne kadar güvenirsek güvenelim her eseri ilk seferde ezberlemek pek de kolay bir iş değil, özellikle büyük usullü eserlerde. Hatta eskiden talebe hocasıyla çalıştığı yeni bir eserin ilk meşkinden sonra evine gittiğinde, hocasını ikinci defa görene kadar kendi kendisine çalışmaması istenirmiş ki aklında yanlış kalan bir şey olduysa onu o şekilde tatbik etmesin.

Ben uzun zaman meselenin bir eseri icra edebilmek olduğunu düşünürdüm. Halbuki asıl mesele dinlemenin ta kendisiymiş. Doğru icraya da ancak bu yolla varılabileceğini çok sonraları fark ettim. Bir üstada kulak vermek aynı zamanda kalbi de ona rabt etmek demekmiş.

Bütün diğer sanatlarımızda olduğu gibi musiki meşkinin de şüphesiz insanı terbiye ve disipline eden bir yol olduğu zaten malumunuz. Dinleyebilmek ve duyabilmek duasıyla vesselam.

Muvahhit-I

Önceki içerik

1 Yorum

  1. Çok keyifli ve lezzetli bir yazıydı. Tadı damağımızda kaldı. Konu ile ilgili yazılarınızın devamını bekliyoruz inş. Elinize sağlık…

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir