Sosyal

Seni Uzaktan Sevmek

1

Bir insanı en iyi nasıl tanırız? Bu sorunun cevabını merak etmeyen yoktur herhalde. Keza hayatımıza insanlar girer, çıkar. Biz insanların hayatına girer, çıkarız. Bu giriş çıkışlar ister istemez bir tanımayı, tanışmayı; bilmeyi ve bilişmeyi getirir.

Ünsiyet kurulur, yakınlıklar peyda olur. Yahut bağ kurulamaz, uzak daha da uzağa atılır, yakınlık arzulanmaz. Yıllar geçtikçe, insan tanımak da tecrübeyle beraber kolaylaşabilir. Ama insan denilen varlık bir denkleme sığmaz ki, bir ilişki içinde çözümlenen, bir başkası için çalışsın. Bu yüzden her tanışma bir bilinmezlik perdesiyle örtülü çıkar karşımıza.

İnsanları tanıdıkça yaralanan kimseler, yeni insan tanımaya mesafelidir çoğu zaman. Azınlık içinde derinlikli bir ilişki ağı kurarlar. Kimileri ise belki yeterince yaklaşmadığı ve bu yakınlıkla gelecek cefalardan kaçındığı için yüzeysel bir şekilde insan tanımaya açıktır, ağı genişledikçe genişler, derinleşmez. Yahut mesafeyi korumayı öğrenmiştir, yeni tanışıklıklar ona zarar vermez, derinlik ve geniş ağ dengesini tutturabilir.

İnsan tanımak, vakit geçirmekle, paylaşmakla, ortak işler yapmakla, bir evi paylaşmakla ve benzeri birçok şekilde mümkün olabilir. Gelgelelim yıllarını beraber geçiren kimseler, bir gün “ya hu ben seni hiç tanımamışım” derken bulabilir kendilerini. Gerçek bir tanışıklıktan bahsetmek için bir ilişki testi var mıdır?

Bir gün Hz. Ömer’e birini methederler. Hz. Ömer bu kimseye methettiği kişi ile komşuluk, alışveriş ve yolculuk yapıp yapmadığını sorar. Her biri için hayır karşılığı üzerine ise, Ömerü’l-Faruk “Vallahi sen bu kimseyi tanımıyorsun.” cevabını verir. Bu üçüne, dördüncü tanıma vesilesi olarak bu kimse ile kavga edip etmediğini de ekleyenler var. Bu anahtar değerindeki tanıma yollarını insan tecrübe ettikçe, el Hakk, ne kadar doğru derken buluyor kendisini. Bu dört insan tanıma yolunun bir de ayna gibi kişiye kendini tanımaya da vesile bir tarafı var ki, insan deneyimleyince anlıyormuş.

Son üç ayda oradan oraya çeşitli insanlarla birçok yola koyuldum. Yolculuk; sabrın sınandığı, meşakkatlerin ortaya çıktığı, bazen neşeli vakitlerin geldiği, açlığın tokluğun sıcağın soğuğun eşlik ettiği bir yolda olma hali. İnsan, rutininden çıkıp da, sürprizlerin her an kendisini bulabileceği bu süreçte rol yapamaz bir raddeye geliyor-muş. Bu yolculuklarda başkalarını tanımak, onların sınırlarını fark etmek bir kenara, zikrettiğim üzere insan kendini de daha yakından tanıyormuş.

Yolculuk esnasında, kendisini sabırlı sanan birinin, sıcağın bastırdığı, açlığının arttığı, bir türlü hedefine ulaşamadığı bir anda artık öfke ile bağırıp çağırması; “sabırlı mıyım”ı sorduruyor-muş. Yahut anlayışlı olduğunu düşünen bir kimsenin, sınırlarının çeşitli şekilde test edildiği bir durumda çok da anlayışlı olmadığını anlamasına vesile imiş. Ne gelirse razıyım, teslimiyetim var çok şükür diyen biri, yolculuk esnasında bütün planının alt üst olup da çaresiz kaldığı bir an nasıl tepki verdiğine baktığında çok da teslim olmadığını görebiliyor-muş.

Kendine yakınlaşmayı, anlamayı ve yüzleşmeyi mümkün kılan bir süreçmiş yolculuk. Bu yakınlıkta güzellikler keşfetmek de mümkün elbet. Ahlakı taklitte kalanın ise gördüğü biraz acı bir tablo. Kendisiyle olan bu yüzleşmeden sonra, kendisinden kaçması da mümkün; hâlini, ahlakını güzelleştirmek gayreti içine girmesi de.

Psikolojide iyileşmek için sıkıntıyı kabullenmenin öneminden bahsedilir. İnsan önce farkına varır, sonra farkına vardığı olumsuzluğa dair bir niyetle hamle yapar. İster ki, bozuk olan düzelsin. İşte yolculuğun vesile olduğu, rutininin dışında ortaya çıkan hadiseler içinde, insan suretinde aynalarla artan bu farkındalık sonrası kişi için de bir gayret, bir değişim duası söz konusu olabiliyor-muş.

Bozulmadan düzelmez derler. Yolculuk da kurulu, rutin düzene sokulan bir çomak misali alışılageleni bozuyor. Bozulan düzene verilen tepkiler ile de düzelmesi gerekenler gün yüzüne çıkıyor. İnsan ortaya çıkan ile ya yüzleşiyor yahut kaçıyor. Çünkü bu yüzleşme kolay değil, bazen ise korkutucu. Kişinin kendine dair birçok olumlu ön kabullerini yıkan, kibrinden sebep kendinden bildiklerini alaşağı eden, acziyetini gösteren bir hal.

Kendine yakınlaştıkça, daha alması gereken çok yol olduğunu, çıkması gereken çok sefer olduğunu fark edenlere değil de, kendinden kaçıp alıştığı düzen içinde kendisini tanımaktan beri duranlara gelsin:

“Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli.”

Gasteci İlhan Amca

Sonraki içerik

1 Yorum

  1. Çok güzel bir Yazı olmuş. Kendini tanımak bunalrın içinde en zoru. Özellikle aynada üzüm süre kendisine bakmak ya da başka bir insanın gözlerinin içine uzun süre bakmak da aynı şekilde çok zor gelir bana.

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir