İnsan, hayatın akışında bir ormana ihtiyacı olduğunu ancak yüksek rakımlarda, usul usul akan bir su kenarında, ormanın temiz havasını solurken hatırlıyor. Ağaçlarla tanışıklığımın olması için ormanlarda gezerken onlara dokunup yapraklarını seviyorum. Bir büyüğümün elini öpüp, hal hatır sorar gibi huzur veriyor. Yere dökülmüş birkaç yaprağı da varsa yanıma alıp onun bir parçasını beraberimde götürüyorum. Bunları yaparken bir yandan da ağaçların hallerini izliyorum. İnsanlar neden ağaca benzetilir ki; neden bu kadar önemliler, sebebi sadece oksijen mi? Sebep döngüyse yaratan elbette insanların haberi dahi olmayan bir sebep sunardı kainata. Tabiri caizse ruhumuz bile duymazdı.
Ormanın yön gösterici unsurudur ağaç. Ağaçlar köklerinden büyür. Yapraklarıyla olgunlaşır. Kökü sağlam olan ağacın yaşamı daha rahat ve uzun olur. Tabii tohumun devasa bir kökünün olmadığını biliriz. Yani ağacın kökü tohumun filizlenmesiyle birlikte zamanla kuvvetlenir. Bu durum ağacı kuvvetli rüzgar ve fırtınaya karşı korur. Çünkü ağacın dalları ve yaprakları ne kadar çok ve ne kadar sağlam olursa olsun afetlerden sağ çıkabilen kökü sağlamlaşmış ağaçlardır.
Bununla birlikte yaşam kökten ibaret değil. Bir ağacın sıhhati için etrafında daha çok ağaç olması ve o ağaçların iyilik hali son derece önemlidir. Yoksa ağaç ne kadar sağlıklı olursa olsun etrafındaki ağaçlardan gelen mantar, küf ve böcekler diğerini de yer bitirir. Bu yüzden genç ağaçlar zaman zaman dallarını taze kabuk ve yeni odunla kapatır. Gövde uzadıkça ağacın gökyüzüne uzanan dalları yükselir, yükselir ve yaprakları yeşerir. Ağaç böylece olgunlaşır ve bu yolculuğa aşina olduğundan yeni yetişen ağaçlara bilge bir yoldaş olur.
Sevgili okur; biz söğüt okumaya geldik, sen bize neler anlatıyorsun diyebilirsiniz. Buraya kadar anlattıklarım söğüt ağacı için de dahil olmakla birlikte söğüdün bizde yeri ayrı.
Neden mi?
Söğüt, atalarımızdan bu yana mukaddes bir ağaçtır. Bizler göçebe birer toplumken atalarımız için ağaçlar, önemsenen ve kutsal sayılan birer tabiat unsuruymuş. Uygurların türeyiş sembolü ağaçlarla tasvir edilirmiş. Söğüt birçok destanda “Türk“ kelimesiyle nitelendirilirmiş. Söğüt ve kavakların, ağaçların güzellerinden, iyilerinden olduğu ifade edilmiş ve bu durum Türk kelimesi aracılığıyla belirtilmiştir. Manas Destanı’nda, söğüt ağacı ile Hızır’ın yâr olması, yani baht ve talih sahibi olup işlerinin rast gitmesi arasında bağ kurulduğu görülmektedir.
Çin etkisinde kalan Mançular söğüt ağacının hayat ağacı olduğunu söylerken bu ağaç motifiyle insanın hayatı boyunca işlediği günahları ve yaptığı sevapları ölçmektedir. İnanışa göre söğüt ağacının dalları insanın günahının ağırlığına dayanamayıp kırılır, günahı yok ise söğüdün dalları hafif olacağından kırılmazmış.
Peki günümüzde söğüt ağacı için neler söyleyebiliriz?
Salicaceae ailesine ait Salix cinsi ağaçlar sulak yerlerde yetişen, yaprak döken bir bitkidir. Bu cinsin bitkileri tüm dünyada özellikle de sulak bölgelerde yaygın olarak yetişir ve çabuk büyürler. Anadolu’da da özellikle akarsular boyunca sık bir şekilde söğüt ağacına rastlayabilirsiniz.
Beyaz söğüt (Salix alba L.) kabuğu yüzyıllar boyunca kullanılan bir tıbbi ilaç hammaddesidir. Hipokrat, Galen, Dioskorides yazmalarında söğütten bahsetmişlerdir. Ağrı kesici ve ateş düşürücü özelliği ile kullanılmıştır. Tarihler boyunca yüksek ateş ve havalenin öldürücülüğünün devam ettiğini düşünürsek tıpta oldukça önemli bir yeri olduğunu söylemek sizin için de şaşırtıcı bir bilgi olmaz.
Eski çağlarda söğüt kabuğunun kaynatılmış suyunun kullanılmasının yerini yüzyıllar ilerledikçe sentetik kullanımı almıştır. Antiagregan, antiseptik, gıda maddelerinin konservelenmesinde, kalp krizinin önlenmesinde, parfümeride kullanımı yaygınlaşmıştır.
1820’lerde bitkinin kabuğundan “salisin” adı verilen ve tedaviden sorumlu saf olmayan bir karışım elde edilmiştir. Bu madde direkt kullanılmak istenildiğinde mide ve bağırsak üzerinde tahribata sebep olduğundan tıpta uzun yıllar kullanılamamıştır. Bir süre sonra ise kimyacı Felix Hoffmann (1868-1946) söğüt kabuğundaki bu karışımdan yola çıkarak bugün konvansiyonel ilaç olarak kullandığımız “salisilik asit” etken maddesini sentezlemiştir.
Dünyaca nam salmış bu nebata şöyle bir yolculuk edelim istedik kıymetli okur. Söğüt ile söylenecek çok söz var elbet. Biz de şimdilik; kendisine hayran bırakan bu ağacın bir “ağaç” olarak sürecine bir de “insan” gözünden haline baktık. Hoşça kalasınız.
Çok güzel bir yolculuktu. Teşekkür ediyorum
Allah razı olsun nasıl güzel bir yazı. Bir yandan insana yolculuk, bir yandan tarihe tıbba yani bu kadar sentezi bir söğüt ağacı konusuyla nasıl yapabildiniz sayın yazar. Elleriniz dert görmesin.