Hayatın akışı içerisinde unutma beni diyen ne çok şey var değil mi?
Bir yavru annesine, talebe hocasına, kardeş abisine, işveren çalışanına ve daha çoğaltabileceğimiz pek çok şey çeşitli yollarla unutma beni deyip durur. Kimi zaman zaruri bakım ihtiyacını gidermeye yönelik eylemler unutma beni der, biz de gereğini yapar, deriz: Buradayım!
Benim en sevdiğim unutma beni kısmı ise gönül ihtiyacıyla muhatabına yönelendir. Ve belki de en kolay yol olmasının yanında en tesirli olanı. Unutulmamak isteği aynı zamanda bir farkındalık isteği olarak çıkar karşımıza. Çocuklar örneğin, en küçük yaralanmada yanı başımızda bitiverirler, bizden merhamet bekleyerek kendilerini göstermek isterler. Onlar yaralanınca biz de deriz ya öpeyim de geçsin; çocuk da görüyor elbet öpüldüğü halde o yaranın hala orada durduğunu. Ve bunun yanı sıra iyileşen bir tarafının da olduğunu. İşte bunun gibi.
Bir de bunların arasında öyle bir unutma beni vardır ki o da, içimizin unutma beni demesi! “Ya dur şimdi bu kadar işin arasında seninle uğraşamayacağım.” diyerek çoğu kez ihmal ettiğimiz, kendini duyurmaya çalışan ses var ya, heh işte tam da ondan bahsediyorum. Halbuki yemek, içmek gibi zaruri olan bu seslenişin ardında çok kapılar var. İhtiyacı olan ne ise; bir bardak çay, bir fincan kahve, şefkat, merhamet, sevgi, dinlemek, hissedilmek, durmak gönlünüzde daha da çoğaltabileceğimiz ihtiyaçlara vereceğimiz bir anlık cevap binbir çeşit kapı anahtarı.
Unutmak, hatırlanmak, farkına varılmak ve farkına varmak arzusu hayatımızın pek çok yönüne kapı aralarken insanoğlu bu isteği tozlu raflara kaldırır mı? Asla! İşte insanın kendisiyle bütünleşen ihtiyaçların bir dışavurumu olarak bir bitkinin adı olmuş unutulmamak. Karşınızda unutma beni çiçeği.
Bu bitki Boraginaceae ailesine mensup. Bu ailenin birçok üyesinde olduğu gibi Myosotis türlerinde de pirolidin alkaloidlerinin mevcut olduğu saptanmış. Bu sebeple karaciğer harabiyeti ve solunum yolu depresyonuna sebep olabileceğinden mevcut bir tedavide kullanılmamaktadır.
Myosotis yunanca kökenli bir kelime olup fare kulağı anlamına geldiği biliniyor. Birçok isimlendirmede olduğu gibi çiçeğin taç yapraklarının şekli sebebiyle böyle bir adlandırma tercih edilmiş. İngilizcede forget-me-not olarak kalıplaşmış bir imgeye dönüşen bu çiçek, birçok edebi eserde yer almış ve efsanelere konu olmuştur.
Çiçeğin isimlendirilmesinde kaynaklarda farklı anlatımlar mevcuttur. Alman mitolojisinde Tanrı, yarattıklarına isim verirken bu çiçek beni unutma diye bağırır ve daha sonrasında ismi böyle kalır. Bir başka efsaneye göre Hz. Adem’e yeryüzündeki isimler öğretilirken bu küçük çiçek birden dile gelir ve beni de unutma diye seslenir, böylelikle ismi unutma beni olarak kalır.
Bir Türk söylencesine göre ise bu çiçeğin isimlendirilme hikayesi şöyle anlatılır:
Bir zamanlar birbirine aşık iki genç varmış. Savaşın patlak vermesiyle erkek olan genç, köyden ayrılıp cephede görev almış. Giderken biricik aşkı ona masmavi minik çiçekler vermiş. Beni unutma demiş ve sözleşmişler. Mavi çiçekler onların sözünün mührü olmuş. Genç bu çiçekleri yanından ayırmadan günlerini geçirmiş. Kız ise sevdiğiyle buluştukları tepede her gün ondan haber beklemiş. Bir gün köye şehit haberi gelmiş. Aralarında bu gencin de ismi varmış, kız üzüntüsünden yataklara düşmüş. Kızı sevenler onun için endişelenmiş, en kısa zamanda eski haline dönmesi için ellerinden geleni yapmışlar.
Yıllar sonra kız başka bir genç ile evlenmiş. Kız sevdiğini unutmamış sadece zamanla kabullenmiş ve acısını kalbine gömmüş. Aylar yıllar geçmiş ve bir gün cephedeki genç çıkagelmiş, bunu gören köy halkı şaşkınlıklarını gizleyememiş. Yıllar önce gelen haber, bir isim benzerliğinden ibaretmiş. Fakat iş işten geçmiş. Genç adam sevdiğinin bir başkasıyla evlendiğini görünce, onunla her zaman buluştukları tepeye gitmiş ve bir bakmış ki kız da orada. “Sözünde durmadın.” deyip cebinde kuruttuğu mavi çiçekleri çıkarmış. Kız ise ağlayarak avucunun içerisindeki mavi çiçekleri genç adama uzatıp tepeden atlarken sesi yankılanmış “unutma beni”.
Yazının sonlarına doğru gelirken hatırlayalım birlikte, kapı anahtarı mı demiştik ne? Sonsuzluğa, sevgiye, merhamete, şefkate açılan. Bulan olursa haber etsin sevgili okur. Belki birkaç kapıya ortak anahtarlarımız vardır. Evet evet, muhakkak vardır.
Yorumlar