Oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi
Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi
Biz küçükken çok dinlemiştik, eminim ki çoğunuz da dinlemişsinizdir büyüklerinizden. Kara kış gelince kerpiç hanelerin damlarından aşağı kadar sarkaçlar inermiş. Soğuk geceleri bir lüküs lamba aydınlatırmış.
Anadolu’da uzun kış gecelerini aydınlatmak için sadece lüküs lambaları değil kalplerdeki kardeşlik duygusu da kullanılmış. Kış gecelerinden çıkıp tüm mevsimlere bahar yeli estiren, adına Yarenlik denilen bir gelenek yayılmış zamanla. Manisa, Afyon, Çankırı, Denizli, Kastamonu ve daha nice illerimizde sembolik olarak hâlâ yaşatılmaktadır.
Nedir bu yarenlik geleneği derseniz gelin kısaca birlikte öğrenelim. Yâren, kelime manası olarak yoldaş, sırdaş, arkadaş demektir. Yarenlik de manasında ki özünde olduğu gibi kardeşlik üzerine kurulmuştur. Temeli Ahi ocaklarına kadar dayanan yarenlik geleneği toplumun sosyal ve kültürel yapısına hizmet etmektedir. İsimleri değişiklik gösterip bazı yerlerde ihtiyar heyeti, sağdıç meclisi, delikanlılık örgütü denilse de hepsinin amacı aynı. Hakla hizmetten öte dert olabilir mi? Yarenlik geleneğini eğlenirken öğreten, öğretirken düşündürüp insanın içinde nizam düzen bir okula benzetebiliriz.
Yarenlik geleneğinin kökleri, eski Türk gelenek göreneklerinden ve İslam değerlerinden beslenmektedir. Misafirperverlik, cömertlik, cesaret, kahramanlık, yiğitlik, yardımlaşma, paylaşma ve dayanışma, birlik ve beraberlik, sevgi ve saygı, istikrar, merhamet ve tevazu yarenlik geleneğinin öğrettiği esaslardır. Yârenlik okulunun da bir müfredatı vardır. Bir topluluğu millet yapan en önemli unsur, millî kültür ve millî tarih bilincidir kuralından yola çıkarak dil, din, tarih, el sanatları, mimarî, musiki, mutfak kültürü, halk oyunları, bilmeceler, mâniler, destanlar, meddah, karagöz oyunları gibi unsurlar, milli birlik ve beraberliğin köklerini diri tutacak tüm değerlerimizi nesillere aktarma gayesi ile kurulan bir düzendir.
Her yılın Eylül, Ekim aylarında ilk toplantı yapılır. Bu ilk toplantıda, genellikle sözü geçerli kişi “Bu yıl ocak yakalım.”, “Bu yıl Yâren yiyelim.” diyerek söze başlar.
Yâren üyelerinin sayısı; il merkezi, ilçe ve köylerde farklı olmakla birlikte Yâren Meclisi, esas itibariyle 24 kişiden meydana gelir. Bu sayı; Oğuzlar’ın 24 boyunu sembolize eder.
“Büyükbaşağa”, diğeri yaren kahyası “Küçükbaşağa” olur. (Bunlar bazı yörelerde Büyük Yarenbaşı, Küçük Yarenbaşı olarak da adlandırılır.) Kimi yerlerde otuz ve daha fazla kişiden oluşan yarenlere “Büyük Yaren” denilir. Bu şekilde kurulan yarende ayrıca bir “Yarenbaşı Vekili” bulunur.
“Erfene” adi verilen yarenin ilk toplantısında; gelecek bahara kadar yapılacak çalışmalar, yarende yenecek yemekler, yaren üyelerinin adap ve erkânı ile ilgili ön konuşmalar yapılır. Yâren üyelerinin uyacağı kurallar tespit edilir. Düzenli olarak toplanılıp ahalinin dertleri üzerine değerlendirmeler yapılır.
Bundan sonraki bölümde ise sazlı, sözlü sohbetler başlar. Seyirlik oyunlar oynanır. İnsanlar arasındaki kardeşlik, yarenlik ilişkileri pekiştirilir. Toplantı öneriler, nasihatler ve öğütlerle bitirilir. Bir sonraki toplantının nerede ve nasıl yapılacağı da kararlaştırılır.
Kurallara uymayan yarenler için mahkemeler seher vaktinde kurulur. Ve belirlenen cezalarla nizam sağlanır.
Suçu sabit görülen yârenlere verilen cezalara örnekler vermek gerekirse;
Yârenleri, tıraş ettirmek.
Yârenleri, hamama götürmek.
Yârenlere, Yâren kahvehanesinde çay ısmarlamak.
Helva, tatlı yaptırmak.
Yâren Meclisi’nden kovulmak. (En ağır cezadır.)
Yârenlerin olmazsa olmaz özelliklerini bu köklerden almakla birlikte eğitim sadece mecliste değil sahada da devam etmektedir. Mahalle ve köylerin imar edilmesinde, köy kuyularının temizlenmesi, ilkokulların bakım ve inşası, köy çeşmelerinin onarımı, ihtiyaç sahiplerine yardım edilmesi, hasat zamanı köylünün mahsulünün tarladan kaldırılması gibi birlik ve beraberlik gerektiren işlerde yârenler hep sahadadır.
Yâren üyelerinden biri evlendiğinde düğünün bütün hizmetlerini Yâren Meclisi karşılar ve bunun gibi imece gerektiren çoğu işte hizmettedir.
Şimdilerde sadece eğlenceden ibaretmiş gibi algılansa da yarenlik geleneği, kökleri paylaşmaktan hatta büyüklerimin tabiriyle söyleyeyim üleşmekten geçen koca bir çınardır. Anadolu’muzun adı da paylaşmaktan gelmiyor mu.
Kar yılı var yılı derdi nenem. Bu sene kış bu kadar çetin geçmişken, yazı karşılayan şu günlerde neden bunu anlattın derseniz; yeni türeyen bir güruh dolaşıyor aramızda. Yeni çağda kendilerine göre bir pazar kurmuşlar, ahlaksızlığı eğlence, sınırsızlığı özgürlük ve saygısızlığı kültür olarak servis ediyorlar. Ama kasıtlı ama cahilane. Ramazan etkinlikleri adı altında ayın ruhuna aykırı gelişen eğlence sektörü de bunlardan biriydi. Bizim köklerimizin mermerden dağlar kadar sağlam olduğunu hatırlatmak bizden merak edip ötesini araştırmak sizden olsun.
Olanı bölüşürüz diyenlere, derdi de sevinci de üleşenlere, yârenlik ruhunu sinesinde hissedenlere selam ederiz.
Yorumlar