Şevki Efendi’nin sülüs yazıyı meşk etmedeki başlangıç satırı olan Rabbi yessir yazısına şevkle bakıyoruz.
Hüsn-i hatta yeni başlayan talebelerin ilk derslerinin Rabbi yessir duası oluşundan geçen haftaki yazımızda bahsetmiştik. Hocası bu dersinden geçirince, talebe bir sonraki ders olan harflerle müfredata devam edermiş. Denilir ki, yeni başlayan talebe hattatların şeyhi Şeyh Hamdullah Efendi’yi ziyaret eder; kamış kalemini kabrine gömermiş. Bir süre sonra kalemini almaya gider; duasını ederek, müsaade ve himmet istermiş. Bu kalemle yazıldığında Şeyh Hamdullah’ın feyzinden nasîbdar olunacağına inanılırmış.
Hüsn-i hatta müdâvemet önemlidir; her gün meşkini talim etmesi talebenin muvaffakiyetine ve yazıyla hemhal olmasına yardımcı olur. Bir hatıratta geçen ifadeye göre, Kazasker Mustafa İzzet Efendi her gün yazı meşk edermiş fakat cuma günleri yazmazmış; bir günlük aranın bile hattat için büyük kayıp olduğuna, eli körelttiğine işaret ederek: “Cumartesi günleri yazdığım yazıyı aradan kırk yıl geçse ensesinden tanırım.” dermiş. Hattatlar bu sebeple yazılarını yazmadan evvel mürekkebini, kalemini, kağıdını hazır eder; biraz talim yaparlar. Talim esnasında ortaya çıkan bu çalışma karalama olarak adlandırılır. Her ne kadar onlar için karalama olsa da bizim için şaheser olan bu sanat eserlerinden birini Şevki Efendi’nin kaleminden görebiliriz.
Yazıdan bahsetmişken, Kalem Güzeli Kitabı’nda Mahmud Bedreddin Yazır’ın şu etkileyici ifadelerine değinmeden geçmeyelim:
“Yazı; dilin eli, elin dilidir. Kafanın mizanı, gönlün tercümanı, iradenin ölçüsü, ruhun aynasıdır. Ceset de ruha benzer. Akıllara elçi, marifetlere silah, ilimlere huccet, medeniyetlere senettir. Sinesinde sırlar saklayan, çehresinde göz ve gönül sürûru taşıyan, mesafeleri düren, devirleri anlara sığdıran, geçmişi geleceğe bağlayan sihirli bir bedîa, Rabbâni bir harikadır.
Yazı, hafızanın yükünü hafifletir, güzel yazı bunu daha da azaltır, gözü ve zihni erken yorulmaktan korur, fikrin işlemesine, olgunlaşmasına yarar, sözü düzenler, ifadeyi kuvvetlendirir, dili dizginler, düşünmeye zaman, düzeltmeye imkan verir. Kâtibini edib, hattatını zarif yapar.”
Hutût-ı Mütenevviâ (Yazı Çeşitleri) Levhası
Hattatların meşk ettiği yazıları göstermek niyetiyle, sıkça kullanılan yazı çeşitlerini alt alta yazarak oluşturdukları kompozisyona hutût-i mütenevvia levhası denmektedir.
Sırasıyla kûfi, sülüs, celi sülüs, nesih, muhakkak, sülüs, tevkii, rikaa (hatt-ı icaze), celi ta’lik, ta’lik, divani, celi divani, rik’a, rikaa (hatt-ı icaze) yazı çeşitlerini gördüğümüz bu levha ise Hattat Hamit Aytaç’ın kaleminden çıkan güzelliklerdendir.
İnşaallah haftaya hüsn-i hat yolculuğumuza yazı çeşitlerinden devam edeceğiz.
Harflerin bir manası bir ruhu var sanki; baktıkça insanın kalbine nüfuz eden, meşk ettikçe ahlakına sirayet eden. Rabbim muhabbetle zikrettiğimiz bütün hattatlarımızın feyzinden nasiptar oldursun, hattı meşk ettirsin inşallah. Kulluk ve ibadette olduğu gibi hüsnü hattın da himmetle, lütufla olduğunu bilmek acizliğimize rağmen niyete alabilmeyi kolaylaştırıyor elhamdulillah.
Aminn… eyvallah Münevver hanım çok güzel değinmişsiniz.. teşekkür ederiz 🙂