Eski Türk inanışına göre akarsular, göller, denizler; her topluluğa, millete nasip olmaz. Tanrı’nın lütfu ve emaneti olan suları temiz tutmak ve korumak ise Tanrı’ya saygının gereği olarak kabul edilmiştir. Türk boy ve toplulukları tarihin her döneminde kendileri ve hayvanları için yurt edindikleri güvenli ve verimli coğrafyaları korumuşlar, buralara kendilerinden nişanlar bırakmışlardır. Yenisey Irmağı’nın suladığı Sibirya Bölgesi’ndeki verimli topraklar da tarihin en eski dönemlerinden beri Türkler tarafından yurt edinilmiş, “atalar yurdu, ata yurt, ana yurt, ana vatan’’ olarak benimsenmiştir. Haliyle bu topraklarda da sayısız iz ve hatıra bulunmaktadır. Yenisey yazıtları da bu hatıralardandır.
Yenisey Yazıtları, günümüzde Rusya’da Hakasya, Tuva ve Altay Özerk Cumhuriyetleri içinden geçen Yenisey Irmağı boyunca bulunmuş olan toplam 158 adet Türkçe yazıt kurgandan yani mezar taşı ve kaya taşlarından oluşmaktadır. Bu sayı her yeni gün yapılan keşiflerle daha da artmaktadır. Yazıtlar Orhun Alfabesi diye bildiğimiz Türkçe Damgalar ile yazılmıştır.
Yenisey yazıtları, Orhun ve Tonyukuk Abideleri’nden daha önce bulunmasına rağmen diğer abideler bulunup okununcaya kadar bu yazıtların kimler tarafından yazıldığı ve alfabenin niteliği hakkında pek bir şey bilinmiyordu.
Orhun ve Yenisey vadisinde bulunan yazıtlarda (Orhun Abideleri, Tonyukuk Abideleri ve Yenisey Yazıtları) kullanılan alfabenin kökeni, yazıtların bulunduğu günden beri araştırılmış ve birçok çalışmaya konu olmuştur. Zaman geçtikçe diğer abideleri okuyan herkes çıkan yazıtlarla ilgili çeşitli görüşler ortaya koymuş; kimisi eserlerin Ruslara, kimisi Gotlara, kimisi Moğollara, kimisi Germenlere, kimisi Vikinglerin atalarına, kimisi de Romalılara ait olduğunu öne sürmüştür. Sonunda yazıtların sırrını çözen Wilhelm Thomsen, daha önce ortaya atılan iddiaların aksine yazıtların Türklere ait olduğunu ve Türkçe yazıldığını tüm dünyaya ilan etmiştir.
Yapılan detaylı araştırmalar sonucunda yazıtların neredeyse hiçbirinde tarih kaydı bulunmadığı anlaşılmış, veciz ifadelere benzeyen kalıplaşmış cümleler ile yazılmış olan Yenisey Yazıtları diğer abidelerin gölgesinde kalmış, yeterince ilgili görmemiştir. Tamamına yakını mezar taşı olarak dikilmiştir ve üzerinde beş on satırlık sözler veya daha az sayıda kelimeden oluşan ifadeler yer almaktadır.
Taşlarda yazı sahibinin ölüm sebebi, dünyaya ve sevdiklerine doyamadan ayrılışı eş ve çocuklardan yani aileden ayrılmanın derin acısı, gökyüzüne, güneşe ve suya duyulan hasret anlatılır. Özellikle Sibirya’daki yazıtlar üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Prof. Dr. Erhan Aydın’ın da söylediği gibi, yazıtlarda daha duygusal bir hava vardır. Ölüm ile gerçekleşen ayrılığın verdiği keder, adeta taşa kazınmıştır. Bu açıdan bakıldığında tarihsel olarak bu yazıtlardan yararlanmak çok zordur. Bu nedenle uzun yıllar boyunca Türk dili dışındaki bilim dallarının ilgisini pek çekmemiştir.
Yukarı Yenisey Vadisi, Göktürk harfli metinlerin en çok olduğu bölgedir. Keşifler günümüzde de devam ettiği için bilgiler karıştırılmasın diye Yenisey yazıtlarının adlarının yanına numara vermek yaygınlaşmıştır. Yazıtları ilk defa tercüme ve okunuşları ile yayınlayan ise Rus Radloff olmuştur.
vay be…
emeğinize sağlık 👏🏻
Teşekkür ederim Serpil Hanım 🙂