Edebi-Tarihi

Canfedâ Hatun Cami

2

İstanbul’un sokak aralarında geçmişin sessiz şahitleri olarak saklanan tarihi camileri ziyaret etmek için yola koyulsak kim bilir kaç cami, kaç mescit gezmemiz gerekir? Zamanın ve tabiatın izleriyle dolu o güzelim ecdad yadigarı camileri tek tek dolaşmak, her birinde iki rekat mescit namazı kılıp banîsine Fatiha okumak mümkün olsa keşke. Kim bilir ne güzelliklerle karşılaşırız!

Şehrin silüetini zenginleştiren padişah ve hanım sultanların yaptırdığı ihtişamlı camilerin dışında İstanbul’un her mahallesinde mütevazı ama mutlaka bir hikayesi olan iç açıcı mescitlere rastlamamız  ziyadesiyle mümkündür.

Bugün size bahsetmek istediğim Canfedâ Hatun Camisi de bu özelliklere sahip, gösterişsiz ama hikayesi olan ve banîsinin adını günümüze taşıyan bir mabed.

İstanbul’un Suriçi diye bilinen semtlerinden Karagümrük’ün,  Dervişali Mahallesinde bulunan camiyi 1584’de Sultan Üçüncü Murad’ın haremindeki harem kethüdası yani idareci olan Canfedâ Saliha Hatun kendi adına yaptırmış.

Topkapı Sarayı’nda Üçüncü Murad’ın annesi Nurbânû Sultan’ın cariyesi olan Canfedâ Hatun dirayeti ve kabiliyetiyle göz doldurmuş bir hanım.  Harem kethüdası olarak Topkapı Sarayı’nda cariyelerin ve hasekilerin idarecisi olarak uzun müddet hizmet vermiş,

Canfedâ Hatun sadakatle hizmet ettiği padişah ve sultanların lütuf ve ihsanlarını hayır işlerinde değerlendirmiş; banîsi olduğu cami, mektep, sebil ve çeşmeyle ismini günümüze taşımayı bilmiş dindar bir Osmanlı hanımı.

Sözünü ettiğimiz Canfedâ Hatun Camisinin yapılışıyla ilgili hoşa giden bir hikaye anlatılır.

Rivayete göre Canfedâ Hatun, bir Ramazan gecesi sarayın bahçesinde tüm ağaçların âdetâ secde eder gibi eğildiklerini görür. Bir yandan da tekbir ve tehlîl sesleri duymaktadır.  Hissettiği manevi ikramdan etkilenir ve Kadir gecesine eriştiği  düşüncesiyle  gözyaşlarıyla hamd eder.

Yaşadığı olağanüstü durumu hem kendisine hem de etrafına inandırabilmek için de başındaki yazmayı dalları yere serilmiş  bir servinin yapraklarına iliştirir.

Ertesi sabah padişaha Kadir gecesini müjdeler. Seher vaktinde hissettiği olağanüstü durumu anlatıp, servinin tepesindeki yazmasını delil olarak gösterir. Padişah da etrafındakilerle saray bahçesindeki servi ağacının üzerinde yazmayı görünce hamd-ü sena eder, Canfedâ Hatun’a bir dileği var mı diye sorar.

Bunun üzerine Canfedâ Hatun, Padişahın  hükmü ve mülkü bakî,  sıhhat ve afiyeti daim olsun diye dualarda bulunduktan sonra mescid yaptıranlara özendiğini, gücü yetseydi bir cami yaptırmak istediğini anlatır.

Padişah’ın böyle bir dileği reddetmesi söz konusu bile değildir.

Üçüncü Murad’ın buyruğu ve desteği ve Canfedâ Hatun’un birikimleriyle cami inşa edilip ibadete açılır.

Zaman zaman tadilâta ihtiyacı olan cami en son 1989’da yapılan düzenlemeyle büyütülmüş, tavanı yükseltilmiş ve minaresi yeniden inşa edilmiş. Mihrabı ve kıble duvarı Kütahya çinisi ile süslenmiş, minber ve kürsü ahşaptan yapılmış. Bitişiğinde Nureddin Cerrahi Dergâhı bulunan cami semtin cemaatine hizmet vermeye devam ediyor.

Canfedâ Hatun adına Saraçhane yakınlarında yapılan ve “Sâhib-i sebîl rûhuna içip de Fâtiha” mısrasıyla 1594 tarihi düşülen sebil de onun ismini günümüze taşımaya ve ardından Fatiha gönderilmesine vesile oluyor.

Canfedâ Hatun’un kabri Eyüp Sultan’da türbe civarındadır. Yolumuzu hem kabrine hem de camisine denk getirip Canfedâ Hatun’un ve ecdadın hayırsever kadınlarının ilham verici hatıralarını yad etmeyi ve onlara Fatihalar göndermeyi unutmayalım.

Hayriye
Üniversite için geldiği İstanbul’da yaşaya kalan bir Sivaslı. Bir çift kirazın anneannesi. Hikaye anlatmayı, yazmayı, okumayı, gezmeyi sever.

    Peygamberimizin Güzel İsimleri II

    Önceki içerik

    Chapter II

    Sonraki içerik

    2 Yorum

    1. İçim ferahladi okurken..

    2. İnşaAllah İstanbul’a gidilince ziyaret nasip olur 🤲 amin

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir