Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Efendimiz’e nispet edilen, bir rivayette Ebȗ Said Ebu’l-Hayr’a ait olduğu söylenen, büyüklerimizden edindiğimiz bilgiye göre ise rahmetli Âmil Çelebioğlu hocamızın bu hususta araştırma yaptığı ve kaynaklarını da göstererek bu dörtlük Şeyh Nasuhiddin’e aittir dediği, internet ortamında sıklıkla karşımıza çıkan bir dörtlüğü analiz etmeye çalışalım.
Bâzâ! Bâzâ! Her ân çi hestî bâzâ!
Ger kâfîr u gebr u bût-perestî bâzâ
İn dergeh-i mâ, dergeh-i nevmîdî nîst
Sad bâr eger tövbe-şikestî bâzâ
Kâfir de olsan, ateşperest (ateşe tapan) de olsan, putperest (puta tapan) de olsan var kabul ettiğin ne varsa (şu âlemde) vazgeç, terk et. (Zira) bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Şayet yüz kere tövbeni bozmuş olsan da (günahından) rücȗ et, dön, terk et.
Farsça sözlüğü açıp “Bâz âmeden” fiilinin anlamlarına baktığımızda “Vazgeçmek, kendine gelmek, kurtulmak, geri dönmek…” anlamlarıyla karşılaşırız. Âmeden fiilinin kuralsız geniş zamanının da “â” veya “ay” olarak geldiğini bilenlerimiz bilir. Dolayısıyla geniş zamanıyla emir kipi yaptığımızda “bâz+â=bâz-â=dön, kendine gel!” gibi anlamlar çıkartabiliriz. Öte yandan dikkat edilirse “Bâz âmeden” fiilinin kelime anlamları arasında “geri dönmek” de vardır. Bu anlamdan yola çıkarak her doğan çocuğun İslam fıtratı üzerine doğduğu hadîs-i şerîfini aklımıza getirirsek “geri dön, özüne dön, o doğduğun andaki fıtratına dön, İslam ol öyle gel!” diyebiliriz rahatlıkla. Yani kâfir de olsan küfrünle gel değil, İslam ol öyle gel! Putun varsa (evlat, makam mevki, her türlü şey) putunu bırak, öyle gel! Ateşe tapıyorsan (öfke, gadap, kin vs. ateş fıtratın varsa) ateşini dindir veya dindirme niyetinde ol öyle gel! Benliğini bırak, hiçliğini fark et öyle gel!
“Ama ben çok günahkarım, kırdığım cevizler bini aştı yüzüm yok huzur-ı ilahiye varmaya.” deme. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da tekrar bozmayacağıma garantim yok desen de vazgeçme, tekrar tekrar tövbe et, bozmama niyetiyle tövbe et öyle gel! O Allah ki “et-Tevvâb”dır, defalarca tövbeni bozsan, sonra yine pişman olsan, acizliğini hissedip kapısına gitsen reddetmeyendir. O Allah ki kâfiri, putperesti bile kendisine döndüğünde kabul edendir. Sen ki inanmış kulsun, onları reddetmeyen Allah seni hiç reddeder mi? Ne buyurur Hazret-i Peygamber (s.a.s.), “Eğer hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi helak eder, yerinize günah işleyip tövbe eden kullar yaratırdı.” Yine buyurur ki “Günahından dönen, tövbe eden o günahı hiç işlememiş gibidir.” Velhasıl, kapıda bırakmazlar seni, bu öyle bir dergâh ki yüceler yücesi Allah’ın dergâhıdır, burada ümitsizliğe yer yoktur, vesselam.
“Kafir de olsan öyle gel değil, islam ol öyle gel” çok iyiymiş..