Küçük yerde yaşamanın insanı şekillendiren, “özgürlüğün” bir başka renginin de birbirine bağlı olmak olduğunu bize anlatan bir yapısı vardır. Bu süreğenlik içerisinde çok belirgin olan şeylerden biri de hız ve tasarruf ilişkisidir.
Hızlı olmak, eli çabuk olmak gibi durumlar her işte sizden beklenen davranıştır. Bir sözü ikiletmek gibi bir şansınız ya da diğer açıdan lakaytlığınız olamaz. Yapılacak işe hemen girişmeli, o iş tamamlanınca diğer işin kıyısından tutmalısınızdır. İşin garibi bu iş görme faaliyetini siz istemsizce öğrenmiş olursunuz. Yaşamın bir parçasıdır. Yemek, içmek gibi faaliyetlerin kurallı sıradanlığı diğer işlere de teşmil edilmiş, yayılmıştır. Bunun için yapılan bir işteki gereksiz ya da fazladan bir hareket, ani tepkiye sebebiyet verebilir. Çünkü yaşamsal faaliyet kabul edilir dedik ya, nasıl yemeyi unutmuyorsun; bu işi yapmayı da unutamazsın efendi!
Hızlılık orantısızlık anlamına gelmiyor. Hızlı ve çevik olacaksın fakat bir kural daha var, altın kural: Usul olmak. Usul olmak tabirini ben dedemden sıkça duyardım. Bir iş aceleyle tamamlanacaksa ve o iş dikkatsiz yapılıyorsa hemen uyarılırsınız: Kızım, usul daha.
Usul, asl kelimesinden türer. Bununla birlikte yol, yöntem ve yavaşlık anlamında da kullanılır. Dedem bunu bana söylerken bütüncül bir anlamı kastediyordu. Çünkü köylülük dediğimiz şey analitik düşünme faaliyetidir bir bakıma. Her an her şey kastediliyor olabilir. Bunun için tüm anlamları üstünüze alınarak bir hareket tarzı belirlersiniz. İşin yoluna yordamına göre yapılması, usulüne uygun olması ve bu iş içerisindeki tasarruf ilkesi vazgeçilmezdir.
Mesela bahçedeki çeşmede elinizi rast gele yıkayamazsınız arkadaşlar. Öyle bir dünya yok. Suyun altında muhakkak daha önce farklı bir şey için üretilmiş ama o işteki ömrünü tamamlamış bir teneke, kova, bakır bir şey olmalı. Suyu “usul” açmalı, bir avuç suyu doldurunca kapatmalı ve elinizi köpürtmelisiniz. Tekrar musluğu “usul” açmalı ve elinizi durulamalı, musluğun baş kısmını yıkamalı ve suyu kapatmalısınız. Suyu bol keseden kullanırsanız bir ses duyarsınız ki bu ses nasıl olur da her işe yetişir ve her usul olması gereken kişiye haddini bildirirdi bilmem, size ünleyiverir: Kızım, usul daha.
İşiniz henüz bitmedi, tenekede biriken kirli su yarıyı geçtiyse ve mevsim kış değilse bahçedeki toprak kısma ya da yola serpilir. Böylelikle yol tozumaz, insanlar rahatça yürürler. Eğer kışsa o zaman tarlaya serpersiniz.
İşte, her yerin bir usulü var. Edep, erkan bilmek; nerede nasıl davranacağı bilgisine sahip olmak usul bilmektir bizim orada. Aradığımız her bilgi kitapların arasında yer almıyor aksine yaşamsal bir tecrübe sonucunda kayda değer görülüyor, kayıt altına alınıyor. O halde kendi hayatımızın hareket noktalarına bir kez daha dikkatle bakalım. Yavaş yavaş, usul olalım.

Merhaba,
Ne kadar samimi ve içten anlatmışsınız meseleyi.
Yazılı olmayan fakat nesilden nesile devam eden kurallar var.
Musluğu usulca açıp akıtılan suyu bile zayi etmemek gibi.
İstanbul’da yaşamamıza rağmen babacığım her gün yaz kış demeden bahçede abdest alır ve kovada biriken suyu ağaçlara ikram ederdi. Covid sebebiyle uzun süredir memleketteler.
Sayenizde hem babamın hem de suladığı toprağın kokusu burnuma geldi.
Merakla ve heyecanla yazılarınızı takip ediyorum.
Kaleminize sağlık.
Ufff gene müthiş bir yazı. Biz de de şey vardı “usulcacık” işinizi yürütün . Kahramanmaraş taraflarında da “utcalık ” tabiri var. Yavaş yavaş demekmiş 🙂
çok hoş, nesilden nesile usul usul geçen irfan…
Yüreğine sağlık muhteşem anlatım… usulcacık işlesin sadırkara 🤲🏼
Usul usul bilmek….
haddini bilmek…
Bugun okudukca gecmise gidip geldik