Sizler için belgeselleriyle tanınan Fransız sinemacı Anais Barbeau-Lavalette’in 2012 tarihli filmi İnşallah (Inch’Allah)’ı seçtim. Film, Filistin Ramallah’taki Türk doktorlara yardım eden Kanadalı bir doktorun gözünden, işgal altındaki toprakları anlatıyor. İzlediğiniz sahnede, aracın içerisinde doğumu başlayan kız kardeşini hastanenin olduğu bölgeye yetiştirebilmek için öz vatanında işgalci bir askerin iznine ihtiyacı olan, çaresiz bir abi ile işgalci askerin diyaloğuna şahit oluyorsunuz. Doğum, ölüm gibi insanlığa ait olan yaşam gelişmeleri askere insanlığını ve karşısında bir insan olduğunu hatırlatmamış olacak ki, ‘abi’ ortak nokta bulabilmek amacıyla çırpınıyor.
İnsan sosyal bir varlıktır. Dolayısıyla insanın ruh sağlığını muhafaza edebilmesi için sağlıklı iletişim kurmaya ihtiyacı vardır. Sağlıklı iletişimin ana maddelerinden birisi de empati kurmaktır. Psikolojide Hümanistik Yaklaşımın kurucusu Carl Rogers’a göre: “Empati, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlama, hissetme ve bu durumu ona iletme sürecidir.” Empatinin biyolojik göstergelerine ilişkin en önemli gelişmeler ise ayna nöronların keşfi ile başlamıştır. Nörobilimci Vilayanur Ramachandran bir yaştan itibaren gelişmeye başlayan ayna nöronları ve işlevlerini şu şekilde açıklıyor:
“Tüm insanlar ayna nöronları ile birbirine bağlıdır. Ayna nöron sistemi, insanların birbirleri ile arasındaki bariyeri yok eder. Bu soyut metaforik anlamda değil. Bunlar bizim temel sinir bilim anlayışımızdan ortaya çıkar. Gerçekte insanlar, sözcük anlamıyla nöronları ile birbirine bağlıdır.”
İnsanların bu şekilde birbirlerine bağlı oldukları göz önüne alındığında; sinema perdesine baktığında gerçek olmadığını bildiği bir sahnede acı çeken, otoyolda yanında geçtiği cansız bir hayvanla içi yanan, bir ağacın tutuşma sahnesi ile gözleri yaş ile dolan, kanını emen sineğe kıyamayan insan ne oluyor da böyle bir sahneye duyarsız kalıyor?
Dünyanın hangi bölgesi olursa olsun, insanlığın ortak paydası kabul edilen temel hak ve özgürlükleri engellenen; yaşam hakkı elinden alınan insanlara gözümüzü kapatacak, kulağımızı tıkayacak, sırtımızı dönecek kadar ne yaşamış olabiliriz? Ne olmuş olabilir bize? Hangi fikirlerin, ideolojilerin etkisi bu? Ünlü düşünür Goethe “İnsanları birleştiren duygular, ayıran ise fikirlerdir.” demiştir. Ne oldu duygularımıza? Neden kalbimiz kanamıyor?
Bizi merhamet birleştirecek; bizi gözyaşı birleştirecek. Mazlumun yanında olmak, zalime fırsat vermemek. Bizi insanlığı hatırlamak birleştirecek. Bizi ötekileştirmek, birbirimizi beğenmemek değil ortak noktalarımıza odaklanmamız birleştirecek.
Bir tiyatro eserinde Reis Bey’in dediği gibi:
-“Gelin, bir çete kuralım sizinle; bir gözyaşı çetesi… Ve insanlığa gözyaşını öğretinceye kadar onları delik deşik edelim! Bu bıçaklarla değil, ıslak kirpiklerimizle!”
Güzelliklerle, umutla, neşeyle buluşalım.
Çocukların güldüğü bir dünya hayaliyle, Ayşenurma Kıdemli Şehir İstanbul’dan bildirdi.
Bende bir çizgi filmde duymuştum çok hoşuma gitmişti. Sanırım vikinglerdi. Arkadaşımızı kurtarabilmemiz için gözyaşı havuzunu doldurmamız lazım arkadaşlar, hâlâ eksik var diyordu içlerinden biri ☺️