Kültürel

Divriği Ulu Camii

3

Son yazılarda üst üste İstanbul’daki camilerden söz edince Anadolu’muzun tarihi bir camisini anlatmanın da zamanı geldi diye düşündüm. Tanıdığım, bildiğim, bir vakit de olsa okunan ezanı dinlediğim camilerden bahsetmeye ve bu vesile ile size Divriği’deki Ulu Camii tanıtmaya niyetlendim.

Evliya Çelebi’nin ‘‘Methine diller kısır, kalem kırıktır” dediği,
dünya kültür mirası kabul edilerek Unesco tarafından koruma altına alınan Divriği Ulu Camii dünyaca bilinen bir şaheser.

Selçuklu’lar zamanında 1228-1243 yılları arasında inşa edilmiş. Bu dönemde Divriği ve havalisi Mengücekoğulları’nın yönetiminde olduğu için cami Melik Ahmet Şah ve bitişiğindeki Şifahane de Şah’ın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmış.

Mimarı olan Ahlat’lı Hürremşah içerideki sütunları, dış cephe ve kapı bezemeleri, ahşap minberi ve tavan süslemeleriyle eşi benzeri olmayan bir eser inşa etmiş. Dışardan bir hayli sade görünen caminin kapıları ve sütunları her biri farklı şekilde işlenmiş göz kamaştırıcı taş oymalar ile bezeli. Bu taç kapılarda simetrik olmayan bitkisel ve geometrik figürler taş üzerine dantel gibi işlenmiş. Mimari dilinde barok  kabul edilen bu üslubun Türk  İslam Sanatı’nda bir başka benzeri yokmuş.

Camiye bitişik olarak inşa edilen darüşşifada ise, havuzdan gelen su sesi ve tasarım harikası akustiğinden işitilen ney sesiyle akıl ve sinir hastaları tedavi edilirmiş. Darüşşifa, sonraları medrese olarak da hizmet vermiş.

Bu eşsiz mabedin minberi de benzersiz. Camiyle yaşıt olan minber en uzun ömürlü ağaç olan abanoz ağacından kündekâri tekniğiyle yani çivi kullanılmadan yapılmış. Üzerinde Selçuklu sülüsü olarak bilinen tarzda yazılmış yirmi bir ayet, hadis ve kitabe var. Minberin ustası Tiflisli İbrahim oğlu Ahmet, on iki yılda yaptığı eserinin mihrap tarafına onikigen yıldız içine ismini işlemiş. Mihrap hâlâ orijinalliğini korumakta ve kullanılmakta. Sırf bunun için bile gitmeye görmeye değer bence.

Ancak Sivas ve Divriği’ye gidip bu benzersiz eseri görmeyi düşünürseniz, gezinizi mayıs ve eylül ayları arasında yapmanızı tavsiye ederim. Çünkü caminin batı kapısında, işlemelerinin güneşle buluşup ayrılmasıyla oluşan ve ikindi vaktinden önce beliren insan silüetini görmenizi isterim. Bu siluet önce rahlesine eğilmiş Kur’an-ı Kerim okumakta, namaz vakti yaklaşınca ise ellerini bağlayarak kıyamda duran insan görünümüne bürünmekte. Bunu kaçırmak istemezsiniz. Hazır Sivas’a gitmişken Sivas Ulu Camii’yi, Şems-i Sivasî Hazretlerini, Abdulvahabî Gazi Hazretlerini ve bu sultan şehirde meftun başkaca Allah dostlarını ziyaret edebilirsiniz. Ama ben o zatları ve eserleri bir sonraki yazımda anlatayım…:))

Hayriye
Üniversite için geldiği İstanbul’da yaşaya kalan bir Sivaslı. Bir çift kirazın anneannesi. Hikaye anlatmayı, yazmayı, okumayı, gezmeyi sever.

    Boynuzun Ölçüsü

    Önceki içerik

    Benim Adım Sam (I am Sam)

    Sonraki içerik

    3 Yorum

    1. Gidesim geldi :))

    2. Çok harika… özellikle gölge detayı muazzam!

    3. Sivas’a kadar gittim çok merak etmeme rağmen Divriği Ulu Camii ye gidemedim. İnşallah dünya gözüyle gitmek nasip olur. Yine çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir