Değirmene girene kadar onunla konuşmaya bile ürken oğlanın yerinde artık toynağı zemindeki tozu, samanı kaldırırken burnundan gazapla soluyan, ucu sivri birçok dala ayrılan boynuzları iki kol açımı genişlikte, başı onunla aynı hizada iri bir geyik vardı. Üstelik boynuzlarını ona geçirmek için Tunay’ın kaçmasını ya da saldırmasını bekliyor ve bunun içinde oldukça hevesli görünüyordu.
Tunay elini yaralayarak ondan koparılan silahına ardından da Alçin’e baktı. Ne yazık ki adamın kıza söylediklerini duyamıyordu fakat Alçin’in dehşete kapılmış bir halde titreyerek gerilediğini gördü. Silahına ulaşmak yerine adamla kızın arasına girebilmek için yana doğru atıldı. Fakat geyik önüne geçerek tüm görüşünü kapadı. Geyik tonunun ardındaki oğlanın hala orada olup olmadığından emin değildi yine de söylenmeden edemedi:
“Gerçek haline dön de boynuzunun ölçüsünü alayım.”
Aldığı cevap öfkeli bir soluma ve ayaklarını biçmek için indirilen boynuzlardı. Tunay korkuyla arkasında ateşin sıcaklığını hissedene kadar gerilemek zorunda kaldı. Böylelikle oğlanın geyik tonunda sözlerine karşılık vermede ayağına daha çabuk olduğunu öğrenmiş oldu.
“Kattancula,” dedi adam. “Onu bodruma kapa.”
Gelen emir üzerine Tunay boynuzlar tarafından soluna doğru iteklendi.
“Bizden ne istiyorsun? Değerli bir şeyimiz yok.” Tunay öfkeyle bağırırken bir gözü geyikte diğer yandan da adamı görmeye çalıştı.
“Seninle bir işim yok,” dedi adam sabırsızca.Tunay kapısı olmayan bir karanlığa iteklendiğinde “Alçin’in kılına zarar gelirse ikinizi de öldürürüm.” diye son bir tehdit savurdu. Elinden söylenmekten başka bir şey gelmiyordu. Gerilerken tek görebildiği geyiğin gözleriydi bu yüzden tökezleyerek hızla yere oturdu.
“Seni ödlek oğlan!” dedi Tunay acıyla.
Bağırtısına ses öbür taraftan geldi. “Yerde bir kapı var, onu buldun besbelli. Kaldır ve aşağıya in.”
“Tunay kaç buradan!”
Değirmene girdiklerinden beri Alçin’in sesini ilk defa duymuştu. Boğuşma seslerinden, daha fazla konuşmasına izin verilmediğini anladı. Kızın yanına gitmek istedi, önüne boynuzlar serildi. Yediği tekmeyle yeniden yere düştü. Geyiği aşıp geçemiyor, Alçin’e ulaşamıyordu.
Sakin olmayı denedi. Eğer niyetleri onları öldürmek olsaydı çoktan Gök’e yükselmişlerdi. Debelenmek yerine şimdilik dediklerini yapıp kurtulmak için bir fırsat beklemeliydi. Bu düşünceyle az önce takılıp düştüğü tutamacı bulmak için elleriyle zemini taradı. Sonunda hafif bir esintiyle birlikte tozlar havalandı ve kapak açıldı.
Geyiğe öfkeyle son kez baktı. “Etinden tüm otağıma toy edeceğim. Seni korkak!”
Adımını körlemesine açıklığa attı. Fakat herhangi bir basamak bulamayan ayağı boşluğa doğru kendisiyle birlikte tüm bedenini de sürükledi. Düştüğü yer bir insanın oturabileceği kadar alçaktı. Yine de bu bile ayak bileğinin üzerine yüklenerek Tunay’ın kendisini incitmesine yetti. En son başının üstüne kapanan kapıyla birlikte Alçin’le arasına ürkütücü bir yalnızlık girdi.
Yorumlar