Âb-ı Hayat

Hucurat Suresi, 7-8. Ayetler

0

“Şunu da bilin ki, aranızda her meselede kendisine müracaat etmeniz gereken Allah’ın Resulü bulunmaktadır. Eğer o Resul, birçok işte size uyacak olsa, başınız derde girer; gerçekten sıkıntıya düşersiniz. Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsleyip güzelleştirdi. Buna karşılık küfürden, her türlü günahtan ve isyandan sizi iğrendirdi. İşte itikat, amel ve ahlâk bakımından doğru yolda yürüyenler, bu özellikleri taşıyan müminlerdir.” (Hucurat 49/7)

“Bu, Allah tarafından büyük bir lütuf ve nimettir. Allah her şeyi hakkıyla bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.” (Hucurat 49/8)

“Allah’ın Resulü aranızdadır” bu ifade hiç şüphesiz sahabe için öncelikle fiziki birlikteliği, Efendimiz (s.a.s.) ile bir arada olmayı ifade etmektedir. Bizler içinse bize bıraktığı sünnetini ifade etmektedir. O’nun (s.a.s.), sünnetine uyan kişi için, Efendimiz’in (s.a.s.) her zaman yanında olması demektir.

Allah Teâla (c.c.) ayette buyurdu ki: “Bilin ki Allah Resulü aranızdadır.” Yüce Allah hiçbir toplumu peygambersiz bırakmaz. Ayet bize çok net ifade eder ki, O (s.a.s.) aramızdadır. Burada öncelikle kendimize sormamız gereken şey şudur: Biz Peygamber aramızdaymış gibi yaşıyor muyuz?

Ayetin devamında O peygamber size uymuş olsaydı; sizin gibi düşünüp, sizin içtihatlarınız doğrultusunda hareket etseydi, siz sıkıntıya düşerdiniz. Ama o peygamber size uymadı, çünkü o peygamber vahyi duyandır, vahye göre hareket edendir. Siz o Peygamberi kendinize uydurmaya çalışmayın, siz ona uyun. Peygamber (s.a.s.) “başkasına uyan kişi” durumuna düşecek olsa, büyük bir kargaşa çıkar, başlar derde girerdi.

Ayetten anlaşılan o ki, bir önceki ayete konu olan “fasığın getirdiği haber” ile Resulullah (s.a.s.) harekete geçmemiş, teenni ile hareket etmişti. Bir kısım sahabi ise biran önce harekete geçip zekatı vermek istemeyen ve Peygamberimizin (s.a.s.) gönderdiği elçiyi öldürmeye kalkışan kabilenin haddini bildirmek istemişti. Aralarında peygamber olmasına rağmen bu konuda ısrarcı olmaları, bizlere öğretilecek itaatin uygulamalı hali olmuştur. Çünkü sahabe-i kiram efendilerimiz yaşadıkları ile bizlere örnek olmuştur. Ayette bu şekilde Peygamberimizin (s.a.s.) fikirlerinin önüne geçmek kınanarak, bu hataya düşülmemesi konusunda bütün insanlık uyarılmıştır.
Peygamberimizin (s.a.s.) kararını beklemeyip, had bildirmek için acele eden azınlığın yanında, sahabenin çoğunluğunun Efendimizin (s.a.s.) vereceği kararı beklemeleri ve bu sayede hataya düşmemeleri de yüce Rabbimizin onlara bir ikramıydı.

Allah resulüne itaat ile gelen bu başarı, Allah’ın onların kalplerine yerleştirdiği ve orada iyice kökleştirdiği iman ve yine o kalplerde günah ve isyana karşı koyduğu büyük nefret sayesinde gerçekleşmişti. Allah ve Resulullah sevgisi ve imanın lezzetini erişenlerin kalplerindeki kötülüğe karşı nefret birer tohum gibidir. Tıpkı sahabenin iman tohumlarını Efendimize (s.a.s.) ve vahye itaat ile yeşerttiği  gibi bizler de kalplerimizde olan bu tohumları, vahiy ve sünnet ile sulanmadıkça gerçek itaat ve İslam’ın hedeflediği hakiki kulluğa ulaşmamız mümkün olmayacaktır. Vesselam…

Meral Akyüz

Tarihte En Bilindik Türk Birlikleri

Önceki içerik

Büyük Hun Devleti

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir