Kağıdın Serüveni

Nedir bu sevdanın nihayetinde
Yadlar gezer yarın vilayetinde
Herkes diyarında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazmışlar

Yazar, yazılır, yazdırır, iz olur, bir kadim izin peşinde iz sürer insan. Ezel ile ebed arasındaki o kadim ahdi, dağa, taşa, yerdeki karıncaya, turnaya, güneşe, aya ve nice nimete nakşeder, bir yazgısı vardır, ahsen-i takvim ile esfel-i safilin arasında dolaşıp durur.

Âdem evvelinden beri bir yanı noksandır. Lakin o noksanlıklar bizi Mutlak Nakkaş’ın tecellileri ile bereketli kılacaktır.

Kağıt, varak, yaprak… Ne derseniz deyin, bir yazgı var ne üzerine yazılmış bilinmez. O yazgının şarkısını, çığlığını, serzenişini, derdini, dermanını duyalım. Bir kağıt parçasında var olan o kadim harcı anlayalım.

Bizden yine bize dönecek bu hoş sedayı bırakmamıza bir vesile aslında kağıt dediğimiz. Belki bilinmeyen âlemden bilinene, bildikleri ile amel edip bilmedikleri öğrenme müjdesi için bir vesile. Belki su üstüne yazmayı bırakıp sadırlardaki ummana ulaşabilmek için bir vesile.

Tek başına olan harfleri üzerinde birleştirilerek onların bir mana kazanmasına zemin olan, nice mübarek elin selamı yayan, kal ile hal arasında kalmışların seyrini tamamlamasına yardım eden de o değil mi?

A dostlar bu silsile-i devran akıp gider. Niyetimiz bu güzel kağıdın hikayesini ve onunla selamlaşanların bıraktıkları izleri takip etmek ve has bahçeye dâhil olabilmek.

Yazı dizimizin devamında kağıdın hem görünen hem de görünmeyen hallerini birlikte müşahade etmeye gayret edeceğiz. Bu güzeran için şimdiden hazırlanın, bakalım bizi ne civara yazmışlar?