Koronavirüs ekonomik, sosyal ve çevresel etkenler başta olmak üzere hayatımızın birçok alanında etkili oldu. Koronavirüs salgınının İslamofobi üzerinde etkisi olduğu ise pek aklımıza gelmezdi. Görülen o ki maalesef koronavirüs krizinin faturası İslamofobi kullanılarak Müslümanlara yazılmaya çalışılıyor.
Birmingham Şehir Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre1 koronavirüs krizi Müslümanları hedef alan nefret söylemlerinde ve sosyal medyadaki İslamofobiyi artıran yalan haber yayılımında artışa sebep oldu. Bununla birlikte bu yalan haberler gerçeği yansıtmayan fotoğraflar ve diğer medya unsurları ile desteklenerek haberlerin gerçek olduğu kanıtlanmaya çalışıldı. Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerine ilaveten Telegram ve WhatsApp mesajlaşma grupları da bu yalan haberlerin yayılmasında kullanılan platformlardan oldu. Bu akademik çalışmaya göre sayısı azımsanmayacak kadar fazla olan sosyal platform kullanıcısı bu haberleşme ağlarını kullanarak Müslümanları koronavirüsün yayılmasındaki en temel etken olarak gösteren içerikleri paylaştı. Yalan haberler değişik başlıklar altında Müslümanları hedef gösterecek şekilde yayınlandı. Paylaşılan başlıkların bazıları ise şu şekilde:
- Camiler Covid-19 yayılımı için sorumlu
- Müslümanlar koronavirüsün yayılmasında büyük etkene sahip
- Polis ırkçılıkla suçlanma korkusu yüzünden Müslümanlara pozitif ayrımcılık yapıyor
- Müslümanlar sosyal mesafe kurallarına uymuyor
Koronavirüs salgını sırasında artan ekonomik problemler nedeniyle birçok ülkede zaten protestolar gerçekleştiriliyor. Görülen o ki koronavirüs salgını da bu ötekileştirme çabasında durumdan faydalanmak isteyenler tarafından bir suçlama unsuru olarak kullanılıyor. Koronavirüs salgınının bitmesi için yeterli tedbirleri aldığını düşünen bir kişi rahatlıkla bir başkasını suçlalayabiliyor. Bu kriz ortamında birçok ülkede azınlık konumunda bulunan ve istenmeyen topluluklar günah keçisi haline getiriliyor. Müslümanlar da bu durumdan nasibini alıyor. İstatiksel olarak belirli bir dayanağı olmayan iddialar ya da bir araştırma çerçevesinde gerçekleşmemiş çalışmalar haber olarak yayılıyor. Sonuç olarak bu haberler zaten kriz ortamında bulunan insanları daha büyük bir gerginliğe sürüklüyor.
Yalan haberler genellikle aşırı sağcı gruplar tarafından ortaya atılıyor ve insanları ırkçı söylemler yönünde kanalize ediyor. Hiçbir dayanağı olmayan söylemler en basit şekliyle çamur at izi kalsın mantığı ile Müslümanların üzerine yapışıyor. Müslümanlar ve bu haberlerin gerçek olamayacağını görebilen gayrimüslimler tarafından reddedilen bu paylaşımlar zaman zaman da dijital polemiklere sebep oluyor. Günlük hayatta kendini ve kimliğini savunmak durumunda kalan Müslümanlar kendisini dijital platformlarda da savunmak zorunda kalıyor.
Dijital İslamofobi toplumda sadece günlük hayatta yaşanan İslamofobinin ve Müslüman karşıtlığının dijital bir yansıması ya da sanal dünyanın zehirli tarafının İslam üzerindeki izdüşümü. Bu olumsuz durumların hedefi haline gelen bizlerin üstüne düşen görev ise dijital dünyada ve sosyal platformlarda her türlü ayrıştırıcı habere farkındalıkla yaklaşmak. Asıl nefret söylemlerinin bir virüs olduğunu ve virüsten daha tehlikeli bir şekilde yayıldığını hatırlamak ve etrafımızdakilere göstermek.
1 https://www.bcu.ac.uk/about-us/coronavirus-information/news/covid-19-sparks-online-islamophobia-as-fake-news-and-racist-memes-are-shared-online-new-research-finds
Yorumlar