Dünyada iz bırakmak ve insanlar üzerinde tesirli olmak için her zaman soylu bir aileden gelmemize gerek yoktur. Gösterişli kıyafetler, hoş kokular, evler, arabalar olmasa da dünyanın sinesinde usulca tekrar tekrar yeşerebiliriz.
Srebrenitsa çiçeği diğer bir adıyla Hafıza çiçeği tam da böyledir. Kokusunun neye benzediğinin, nerelerde yetiştiğinin, çiçeklenme vaktinin kesin bir dille cevabı yoktur. Çünkü bu cevapların hepsi bu çiçeğin özelliklerini kapsar niteliktedir. Bitkilerden bahsederken birçok hissiyattan ve evrensel mesajlardan bahsederiz. Srebrenitsa çiçeğinin nasibi de yaşanmış kuvvetli bir acının yanı sıra anaların duasına şahit olmakmış.
Soykırım şehitlerinin annelerinin elinde yeşeren bu çiçeğin yeşil rengi bir daha dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir acıyı, zulmü başka canların yaşamaması umudunun temsili. 11 tane nizami bir şekilde dizili yaprakları ise Srebrenitsa soykırımının tarihi olan 11 temmuz 1995’i ve beyaz rengi de masumiyeti temsil eder.
Şahsen gidip Bosna topraklarını gören insanların tanışmışlıkları vardır bu çiçekle. Gidemeyenlerin ise medyada sıkça gördüğü bir çiçektir. Bosnalı anneler ve halk, şehit ziyaretine giderken yakalarına bu çiçeklerden takıp gitmişlerdir. Daha sonrasında da bürokrasiler tarafından resmi ortamlarda birçok kez yakalarda Srebrenitsa çiçeği görülmüş ve halen de görülmektedir.
Bu yıl 19 şehidin daha na’şının bulunması aslında soykırımın boyutlarını bizlere gösteriyor. Katliam demiyoruz soykırım diyoruz. Çünkü inancın, görüşün hedef alındığı, koca bir kültürün kökünü koparmak amaçlı yapılmış bir hareket bu.
Yani bu çiçek hem fiziki acıların hem de insanı insan yapan değerlerin çiçeğidir.
İnsanlık acısını yaşarken bir tür dışavurum olarak yine doğayla olan bağını kurmuş ve bir çiçek hepimizi acının gerçekliğinde bir araya getirmiştir.
Böylelikle Srebrenitsa çiçeği böyle bir soykırımın bir daha tekrarlanmamasının duası olduğu kadar vatanın, kültürün ve anaların umudu olarak yer etmiştir.
Elhamdülillah müslümanım demek bir şeref, Müslümana müslüman olduğu için zulmü layık görmekte ne bileyim, adilik değil de ne?