Kültürel

Un Çuvalı

2

Nesiller büyüyüp yaşlanırken arkadan gelenler diğerlerinin ne yaşadığını bilmeden büyüyor. Refah seviyemiz arttıkça ve rahata alıştıkça galiba gözlerimiz kör oluyor.

1929’da “Büyük Buhran” olarak bilinen küresel dünya krizi tüm dünyayı kasıp kavurmuştu. Savaşların bedelini dünyaca ödedi o neslin muhatapları. Şimdi biz yeni jenerasyon, gelin 1929-1930 yıllarına doğru bir gidelim.

Büyük Buhran bir diğer ismiyle “Büyük Depresyon”, Kuzey Amerika ve Avrupa’yı merkez almasına rağmen, dünyanın geri kalanında da yıkıcı etkiler yaratan bir ekonomik kriz. Bu krizin başlangıcı sayılan 24 Ekim 1929 günü tarihe KARA PERŞEMBE olarak geçti.

O yıllarda borsa dip denileni görmüş, ne kadar banka varsa iflas etmiş, milyonlarca insan bir anda işsizlik gerçeği ile yüz yüze gelmişti. Pek çok kişinin ekmek bulamayacak duruma geldiği bu kriz sırasında bir anne evinin önünde “Satılık dört çocuk” ilanı vermişti.

Bu dar boğazın sebeplerini, neden çıktığını ve kimlerin kasasının bir anda dolduğunu, kimlerin birden devleştiğini ve kapitalizmin bu buhrandan nasıl çıktığını araştırarak bulabilirsiniz.

İnsanların ekmek bulmakta bile zorlandığı bu buhranda kıyafet alabilmek de söz konusu değilmiş elbette. Anneler bu problemi çocukları için un çuvallarından kıyafetler dikerek çözmeye çalışmışlar ve fark etmeden de olsa bir akım başlatmışlar. Kıt kaynakların verimli kullanılması sonucu ortaya çıkan “Çuval Modası”nı fark eden firmalar, çocuklar için renkli çuvallar üretmeye başlamış.

Temel ihtiyaçlar noktasında yaşanan bunca kıtlıktan ve yokluktan sonra geldiğimiz noktaya bakınca alışveriş çılgınlığının dibini bulmamızı ve tüketme merakımızı anlayamıyorum ama Kara Perşembe’den sonra bizim Cuma’mızı karalama meraklarının nerden peyda olduğunu az çok görebiliyorum. Bu sebeple açıklanamaz tüketim merakımız, doğal kaynaklarımızı tüketmeden önce size biraz un çuvalı göstermek istedim.

Ege’nin yaşlıları bir tabir kullanır yeni evlenecekler için, un çuvalı boynuna geçince delisi de akıllanır. O un çuvalı bu un çuvalı mıdır bilemem. Ne dersiniz?

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

Semazenlerin Duruşları Nelere İşaret Eder?

Önceki içerik

2 Yorum

  1. ilaç gibi geldi bu yazı

  2. kalemine gönlüne bereket egenin hoyrat hatunu. yazıyı okurken cem karacanın işte geldik gidiyoruz bilinmez bir diyara sarkısını mırıldandım istemsizce…
    eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara… kısmını şuracığa iliştiriveresim geldi

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir