Kültürel

Yeni Vâlide Camii

2

Geçenlerde bir arkadaşım benden Üsküdar Yeni Valide Camii’nden bahseden bir yazı kaleme almamı rica etti. Camide bir sır, bir tılsım hissettiğini, ziyaret etmekten, namaz kılmaktan ayrı bir feyiz aldığını söyledi. Buna benzer cümleleri başkalarından da duyduğumu, Üsküdar Valide-i Cedid Camii’nin sadece Üsküdarlılar için değil, uzak yakın pek çok mümin nezdinde özlenen bir yer olduğunu farkettim. Arkadaşıma verdiğim sözü yerine getirmenin, Yeni Valide Camii’yi diğer ismiyle Valide-i Cedid Camii’yi Kiraz Çiçeği okuyucuları için araştırıp yazmanın vakti geldi o zaman.

Üsküdar’a deniz tarafından gelirseniz iki muhteşem eser size selam verir. Tam karşınızda Mihrimah Sultan Camii, hafif sağ tarafınızda da Valide-i Cedid Camii’yi görürsünüz. Mimar Sinan’ın şaheserlerinden olan Mihrimah Sultan Camii’ni başka bir yazıya bırakıp Üsküdar’ın vapur sesleri, martı çığlıkları, simit ve deniz kokulu sahilinden, kalabalık insan ve araç deviniminden sıyrılarak Valide-i Cedid Camiine doğru yürüyelim.

Burası Gülnûş Emetullah Valide Sultan’ın 1708- 1711 yılları arasında kendi adına yaptırdığı bir eser. Lale Devrinin hassa mimarlarından Kayserili Mehmed Ağa camiyi klasik Osmanlı mimarisiyle inşa ederken Valide Sultan’ın ince ruhunu ve zarafetini en güzel şekilde yansıtmış.

Cami olarak anılsa da burası imaret, sıbyan mektebi, medrese, çeşme ve sebiliyle bir külliye. Üsküdar’da 16. yüzyılda Nurbanu Sultan tarafından yaptırılan Atik /“eski” Valide Camii’den sonra 18. yüzyılda yine bir valide sultan tarafından inşa ettirildiği için Cedid/“yeni” olarak isimlendirilmiş.

Külliyenin kıble kapısından, kestane ve çınar ağaçlarının gölgelediği avluya girelim. Avlu ortasındaki sekizgen şadırvana ve Gülnûş Emetullah Sultan adına yapılan çeşmeye yakından bakarsak ince taş işçiliğindeki zarafet mutlaka dikkatimizi çekecektir. Şadırvanın mermer sütunlarına, çiçek kabartmalarına, kubbesine, kuşların su içmesi için yapılan mermer yalaklarda kendini gösteren medeniyet tezahürüne hayran olmamak elimizde değil.

Daha fazla şaşırmak ve hayran olmak istersek başımızı caminin dış duvarlarına çevirmemiz yeterli olacaktır. Eserin duvarlarına nakşedilmiş minyatür saraylar ve camiler, minareleri, kubbeleri, oymalı pencereleriyle taş işçiliğinin en nadide örneklerinden.

Bu emsalsiz taş oymalarının oraya öylesine kondurulmayıp, kanatlı canlara yuva olsun diye kuş evi olarak tasarlanmasının hanım sultan zarafetinin, hassas bir kalbin ve samimi bir inancın yansıması olduğunu içimizde hissederiz.

                             

Bu incelikli fikir bizi camiinin bânisi Rabia Gülnûş Emetullah Sultan’la ilgili daha fazla bilgi sahibi olmaya sevkeder. Sultan IV. Mehmet’in baş hasekisi, Sultan II. Mustafa ve III. Ahmet’in anneleri Gülnûş  Emetullah Sultan, Hicaz yoluna, Mekke-i Mükerreme’ye imaretler ve darüşşifa inşa ettiren,  infak ve hayır hasenatlarıyla bilinen bir hanım sultan. Gülnûş ismi güzelliği dolayısıyla kendisine verilmiş ama o yaptığı hayırlarla “Takvâ sultan” olarak tanınmış. İki oğlunun da padişah olduğunu görmüş, yirmi yıla yakın valide sultan olarak devlet işlerine karışmadan yaşamış.

Gülnûş Sultan’ın geriye bıraktığı en büyük eseri ise Valide-i Cedid Camii. Bu külliyenin  tamamlanması için çeyizinden parçalar sattırdığı dahi söylenir. Sultan III. Ahmet bunu öğrenince kendi eliyle yazdığı, annesinin nezdinde bütün kadınları yücelten

El-cennetü tahte akdâmi’l-ümmehât.

Cennet annelerin ayakları altındadır.

levhası ile camiinin duvarını süslemiş. Abidevî mermer mihrabın üzerindeki “Zekeriya onun -Meryem’in- bulunduğu mihraba her girdiğinde” (Âli İmrân, 3/37) ayetinin yazılı olduğu levha da dikkat çekiyor.  Kubbe etrafını dolanan süslemeler ve mihrabın solundaki hünkar mahfilinin bezemeleri  ve vitraylı pencereleri harikulade. Mahfilde “Beni idrak et/bana da görün” anlamına gelen Edriknî yâ Hızır levhası Hızır’ın (a.s.) sabah namazlarında burada görüldüğüne dair bir inanışı temsil ediyor.

Bu muhteşem eser kadar hemen yanda bulunan Rabia Gülnûş Emetullah Valide Sultan’ın kafesi andıran ve üzerinde muhteşem bir hatla Ayet el-Kürsî’nin yazılı olduğu türbesi de hayranlık verici.

Sadece Üsküdar’ın değil İstanbul’un da en güzel süslerinden, en görkemli şehir simgelerinden biri olan Yeni Valide Camii’nde takva sahibi bir hanım sultanın Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle yaptırdığı bu eseri bir de onun gözleriyle ziyaret edip türbesinde ona ve insanın derdine derman olan cümle ecdada Fatiha okumayı unutmayalım diye ilk önce kendime hatırlatmak istiyorum.

Hayriye
Üniversite için geldiği İstanbul’da yaşaya kalan bir Sivaslı. Bir çift kirazın anneannesi. Hikaye anlatmayı, yazmayı, okumayı, gezmeyi sever.

    Dikişe Başlarken

    Önceki içerik

    Lütfen Mesafeyi Koruyalım

    Sonraki içerik

    2 Yorum

    1. Çok güzel bir yazı olmuş. Belki çok kere gittiğim bir camiinin hiç dikkat etmediğim detaylarını böyle dikkatli inceleyip, ince bie zevkle yazıya aktarmanıza hayran kaldım. Teşekkür ediyorum.

    2. İnsan biraz olsun tanıyınca ünsiyet oluyor. Hele ki böyle güzel ecdada.. Gülnuş Sultanın kabrini ziyaret edeceğim kısmet olursa🌺

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir