Kültürel

2000 Yıllık İstanbul Taşı: Küfeki

0

Evliya Çelebinin rüyasını anlatıp, tabirini de bulduğu yaklaşık 400 yıllık Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin  11 Mayıs 2024’de  açılışı yapıldı. Meydan 99 yıllık suskunluğu sonrasında uyandırıldı.

Kasımpaşa Mevlevihanesi

Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin açılış günü yapının duvarlarındaki küfeki taşlarında deniz kabuklularının fosillerini görmüştüm. Bunu o sırada yanımda bulunan genç bir kardeşim ile paylaştım. Ona duvarı oluşturan taşların hikâyesini anlattım. Milyonlarca yıl önce bu duvarı oluşturan içindeki kabuklu canlılardı. Onlar şimdi Kasımpaşa Mevlevihanesi’ni ayakta tutan duvarların yapı taşı olarak hayatlarına mevlevihanedeki zikirlere eşlik ederek devam ediyorlar. Burada olduğu gibi İstanbul’da pek çok cami, ibadethane ve tarihi binanın yapımında da kullanılmıştı bu taşlar. Peki “Küfeki Taşı” nasıl bir taştı? Nerede çıkarılıyordu ve nerelerde kullanılıyordu?

İstanbul Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s.)’in “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” diyerek bizzat işaret buyurduğu ve İslam alemi için fethedilmesinin önemini ayrıca vurguladığı bir şehirdir.

Roma ve Bizans döneminden itibaren kullanılmaya başlanan, Osmanlı’nın, özellikle de Mimar Sinan’ın elinde zirveye ulaşan küfeki taşı dünyada “İstanbul taşı”, Osmanlı’da ise “Bakırköy Taşı” olarak bilinir. Küfeki taşı yatakları İstanbul’un batısında Davutpaşa, Bakırköy-Sefaköy arasındaki sahada, İstanbul’dan Küçükçekmece’ye doğru uzanan neojen oluşumlar arasında yer almaktadır. Jeolojik zaman diliminde 20 milyon yıl önce oluşmuşlardır. Bu bölgede yüzyıllardır işletilen ocaklardan İstanbul, Trakya ve civar illerin yapı taşı gereksinimi karşılanmıştır.

İstanbul jeoloji haritasındaki sarı tuğla desenli  alanlar binlerce yıldır küfeki taşı maden yataklarının olduğu bölgelerdir.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin ilk cildinin yedinci bölümünün 37- 39. sayfalarında “İstanbul’un içinde ve dışında Tanrı eseri madenleri bildirir” başlığı altında aşağıdaki satırlara yer verilmiştir.

Edirnekapı dışında Davutpaşa bahçesi yakınında 7 yerde taş madeni vardır ki; böyle bir Allah yapısı hiçbir diyarda görülmemiştir. Bin yıldan beri günümüze kadar her gün bin deve, eşek, katır taş taşıdığı halde sanki deryada katre, güneşte zerre miktarı azalmamıştır. Çünkü Allah’ın emriyle her gün havadan bitmektedir. Ayasofya’nın yapılması için hızır getirdiğinden hızır madeni derler. Güzel, koparılması kolay, makbul bir taştır.

Küfeki taşı yataklarının İstanbul’un Marmara’ya bakan kıyıları boyunca olması ulaşılmasını kolaylaştırmıştır. Ayrıca taş hemen yüzeyde olduğu için derin kazılar da gerektirmemektedir. Sağladığı diğer kolaylıklar ise, ocaktan çıktığında yumuşak olması ve kolaylıkla kesilip istenilen boyutlarda üretilmesidir. Ocaklarda yeni kesilen taşın yapısında bir miktar su mevcuttur. Taş çıkarıldıktan sonra bu suyun bir bölümü buharlaşarak uçar. Taşın içindeki buharlaşmayan su iç bölümlerinde hapsolur. Havadaki karbondioksit küfeki taşının içindeki kalsiyum hidroksit ile reaksiyona girerek çözünmeyen kalsiyum karbonattan sert bir kabuk oluşturur. Böylece içeride kalan suyun varlığı taşın dinamik yüklere (deprem gibi) karşı dayanımını arttırır. Bu da yapının taşıma gücüne önemli katkı sağlar. Taşın sünek yapısı da (kırılmadan ya da kopmadan sürekli bir şekil değiştirme özelliği) depremlerde kırılıp parçalanmasını önler.

Yüzeydeki kabukları havadaki karbondioksitle temas ederek kristalize karbon tabakaları oluşan Kasımpaşa Mevlevihanesi duvarlarındaki küfeki taşlarından detay.

Küfeki taşının çekme, basınç, kayma mukavemetleri  zamanla  daha da artar ve ömrü 2 bin 500 yıla kadar ulaşır. Taşın bir diğer özelliği de kaba oyma işlemlerinin de yapılabilecek sertlikte olmasıdır. Bu da estetik detayların yapılmasına olanak sağar. Ayrıca küfeki taşı yapılarda kullanılan harçlarla  (Horasan harcı gibi) kimyasal bütünlük sağlayarak birçok yapının vazgeçilmez parçası olmuştur. İstanbul camilerinin (Sultan Ahmet Cami, Süleymaniye Cami, Fatih Cami, Ayasofya Cami vb.), medreselerin, mevlevihanelerin, hamamların, çeşmelerin, su kemerlerinin, Topkapı Sarayı’nın, İstanbul surlarının ve birçok tarihi yapının  taş malzemesi olmuştur. Organik tortul taş olan küfeki, kalker, silis ve fosil (istiridye ve midye gibi) çökeltilerinden oluşmuştur.

Kasımpaşa Mevlevihane’si duvarlarında Horasan harcı ile örülmüş Küfeki Taşı’ndan bir görünüm 

Küfeki taşı, milyonlarca yıl önce Marmara Denizi’nin yerinde daha geniş bir alanı kaplayan sığ ve sıcak bir denizde (Sarmasiyen Denizi’nde) canlı birer organizma idi. Ölümleri onların sonları olmadı. Bedenleri taşlaşmış, fosilleşmiş olarak başka bir halde Allah’ın yarattığı insan topluluğuna hizmet ettiler. Bu kabuklu deniz canlıları taşlaşmış bedenleri ile yapıların binlerce yıl ayakta durmasını sağlarken içleri kıpır kıpırdır. Görünen halleri ile değil ama daha derindeki zerrelerinde yaşam devam eder. Taşların yapısındaki elementlerin atom altı alemindeki elektronlar olarak hayallerin ötesinde hızlı yaşamları sürer gider. Elektronlar çekirdeğin etrafında saniyede 2200 km hızla döner ve saatteki hızları 7.9 milyon km ulaşır. Bu hızla 18 saniyede Dünya’nın etrafını döner, 174 saniyede ise Ay’a ulaşabilirler.

“Kainatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah’ı tesbih etmesin, Onu anmasın, Ona dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını fark etmiyorsunuz.” (İsra, 17/44)

Yukarıdaki ayette canlı cansız her yaratılan Allah’ı tespih eder diyor. Fakat diğer önemli bölümü ise biz insanların, onların zikirlerini, dualarını fark etmiyor oluşumuz. Kasımpaşa Mevlevihanesi ilk yapımından sonra yıllarca sema ayinlerine ve zikirlere şahit oldu. Sonraki yıllarda yandığında ve harap olduğu zamanlarda zikirler devam ediyordu. Çünkü yaratılan her şey bildiğimiz veya bilmediğimiz halleri ile Allah’ı tesbih ederler. Ahşap yanınca, kömürleşince şekli değişince zikri bitiyor diye düşünürsek yanılıyoruz. Kömür ve karbonun atomları, elektronları yine akıl almaz hızlarda dönmeye devam ediyorlar. Biz dış görünümüne harap haline bakarak bunu söylüyoruz. Belki de asıl harap olan bizleriz.

Ne mutlu ki bu meydanın uyandırılması için çabalayanlar, vesile olanlar vardı. Şimdi “Meydanın uyandırılışı” ile içinde yeniden sema ayinleri ve zikirlerin başlaması, içindeki farklı madde ve boyutlardaki tüm yaratılanların da (küfeki taşı gibi) Yaradan’a uyum içinde zikirlerine sebep olacaktır. Tüm bu çabalar insanların da kurtuluşu için vesilelerden biri olacaktır inşallah.
En doğrusunu yüce Allah bilir.

  • Moğlova Su Kemeri
  • Kasımpaşa Mevlevihane’si
  • İstanbul jeoloji haritasındaki sarı tuğla desenli yerler binlerce yıldır küfeki taşı maden yataklarının olduğu bölgeler.
  • Küfeki taşlarının yüzeyindeki deniz kabukluları havadaki karbondioksitle temas ederek kristalize karbon tabakaları oluşturuyor.
  • Kasımpaşa Mevlevihane’si duvarlarında Horasan harcı ile örülmüş Küfeki Taşı’ndan bir görünüm.
Yavuz Keskin
Dağlar ile, taşlar ile çağırayım Mevlam seni Seherlerde kuşlar ile, çağırayım Mevlam seni

O Gün De Sonbahardı

Önceki içerik

Kızıl Turâb

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir