Al mendil sende kalsın
Sakla koynunda kalsın
Ben murad alamadım
Mendilim murad alsın
Kenarı dantelli mendiller. İğne oyalı mendiller. Rengarenk kelebek kanadı mendiller. Sakız gibi ak, sabun gibi pak. Ütüsü, kokusu yadigar mendiller. Bu mendiller bize ne söyler? Nedir bu mendilin hikayesi?
Mendilin geçmişi antik çağlara kadar gider. Korkmayın, biz o kadar gitmeyeceğiz. Uygurların yapmış olduğu duvar resimlerinde, Dede Korkut ve Keloğlan masallarında çokça görülür mendil. En basitinden halaya duracağınız zaman o mendil bir çıkar cepten. Mendil sallanmadan halay mı olur kardeşim.
Sokakta mendil kapmaca, körebe, mendil saklama, değnekli mendil gibi oyunlar mendilsiz oynanmaz. Şimdiki çocuklar bilir mi bu oyunları bilmem ama çok keyifli oyunlardı.
Mendil tarihin her anına tanıklık etmiştir. Fatih Sultan Mehmet, İtalyan ressam Bellini tarafından elinde mendili ile gül koklarken, Kanuni Sultan Süleyman da tören mendili ile resmedilmiştir. Saraylarda hediyelerin vazgeçilmezi olmuştur. Yılda iki kez olmak üzere sarayda çalışan hizmetli hatunlara elbiselik, iç çamaşırlık bez ve mendil yapımında kullanmaları için ince keten bez hediye edilirmiş. İsimleri ve kullanım yerleri değişse de manası hiç değişmemiş.
Mendil taşımak kibarlık alameti olarak bilinir. Mendilin öyle bir yüzü vardır ki onu sadece sevdası olanlar bilir. Mesirelerde yere düşürülen mendil, buluşma haberidir. Beyaz mendil, ‘seni seviyorum’; kenarı pembe işlemeli olan ‘sensiz yaşayamam’; sarı, ‘hasretinizden yataklara düştüm, rahatsızım, dışarı çıkamadım’; kenarı yeşil, ‘sana daima sadık kalacağım’; kırmızı mendil, ‘seni bütün varlığımla seviyorum’, mavi, ‘vefasızsın, kederdeyim’; yeşil, ‘mektup gönderdim, cevap bekliyorum’ manasına gelir. Bir de uçlarına isimlerin baş harfleri nakışlarla işlenirmiş. Nerde şimdiki gibi mesajlar, kaç dakika önce görmüş mü yok görmemiş mi; yok efendim mesajım geç geldi, erken gittiler. Sevdalılar, ciddi ciddi mendil bekliyormuş ya hu.
Ey Mendil sen nelere şahitsin.
“Mendilimde gül oya”, “Mendilimin al yanı”, “Üsküdar’a giderken bir mendil buldum, mendilimin içine lokum doldurdum”, “Mendilim yudum, arıttım, gülün dalında kuruttum”, “Göndersene göndersene mendilini…” gibi
ne türkülere satır oldu, ne türküler dizildi bir mendil uğruna. Ne güzelin koynunda saklandı. Ne yiğidin boynunda özür dilemek için bağlandı. Hasret bayrağı oldu.
Arapça mendil kelimesi, ‘bir şeyi başka bir yere taşımak’ manasına ‘nedl’ kökünden gelirmiş. Farsça’da mendile, ‘el silinen şey’ manasına destmâl denirmiş. Mendillere gül, amber gibi kokular damlatmak ve koklamak da âdetmiş. Hac ve umre dönüşünde Hacerü’l-Esved’e sürülmüş mendil getirme geleneği varmış.
Her sene Ramazan ayının on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda Destimâl Merasimi düzenlenir, bu davetiyeyi alanlar memleketlerinden Saray’a, hacca, umreye uğurlanır gibi uğurlanırlarmış. Çocuklara, torunlara vasiyet edilirmiş: “Evlatlarım, vefat ettiğimde Peygamberimiz’in (s.a.s.) hırkasına sürülen bu mendili benim yüzüme örtün ve beni öyle kefenleyip defnedin.” Böyle vasiyet edildiği için mendillerin çoğu günümüze ulaşmamış.
Bir de tabii bayramlarda, yarım elma gönül alma, içine şeker ve mangır koyulup kapıya gelen çocuklara dağıtılırdı mendiller. Ne zaman ki mendilin manasına sanayi eli değdi, mendiller de sandıklarda naftalin kokusuna bulandı.
Bu kadar mendilden bahsetmişken efendim, önümüz bayram, kimler mendil geleneğini canlandırmaya talip, ellerini bir kaldırıversinler hele.
Çok istedim bayramda mendile sarıp vermeyi ama dışarı çıkamayınca alamadık inşallah kurban bayraminda dagitiriz
Eline emeğine yüreğine kalemine sağlık yine harika ❤️❤️
En kısa zamanda eski bayramlara kavuşmak duası ile 🙂