Güncel

Bizden Değilsin

0

Üniversitede Almanca dersi aldım. Hocamız yaklaşık 40 sene önce Türk biriyle tanışıp evlenmiş ve Türkiye’ye yerleşmiş olan Alman bir kadındı. Yardımsever, güler yüzlü ve çok tatlı bir insandı. O kadar ki kendisine komşu ve arkadaş çevresinden “Ya sen çok iyi bi’ insansın, neden Müslüman olmuyorsun?” diye soranlar olurmuş.

Bütün bu insanî yönünün yanısıra çok bilgili, kültürlü ve araştırmayı da seven bir hocamızdı kendisi. Derslerinde bol bol gündemden, bilimdeki yeniliklerden ve toplumsal olaylardan konu açardı. Uzun uzun sohbet ederdik. Ders, Almanca dersi, kendisi de Alman olunca sosyal meselelere dair muhabbetimiz mütemadiyen Nazilerin Yahudilere yaptığı soykırım etrafında şekillenir veya orada neticelenirdi. “Biz onlara çok kötü şeyler yaptık, biz çok kötü davrandık. Yaptığımız felaket affedilemez.” şeklinde, siz artık günah çıkarmak mı yoksa itiraf mı dersiniz bilemem ama ben “vicdan rahatlatma söylemlerinde bulunurdu” demek istiyorum. Bir gün de Nazi ideolojisine kendini kaptırıp savaş yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum kalan babasını anlatıp ağlamıştı. Tabi o kadar neşeli bir insanı ağlarken görmek bizi de alt üst etmişti.

Arkadaş neydi peki bu Nazi ideolojisindeki yüzbinlerce insanın insanca yaşama haklarını ellerinden alıp canlarına kastettiren? Neydi bu Nazilerin derdi? Yahudilerin ya da Romanların ya da Slavların ya da katledilen diğer bütün insanların “kendileri gibi” olmamasıydı. Farklılıklara karşı üremiş bir tahammülsüzlük. Romanlar, Slavlar ve diğer katledilen gruplar hakkında şu an net bir bilgim yok, araştırmak lazım. Lakin Yahudi toplumu hakkında günümüz medyası sağ olsun sayelerinde tonla malumata sahibiz. Bu bilgi kirliliği, insanı doğru olanı aramaya itiyor. Bu arayışın neticesinde en genel şekliyle şöyle bir sonuç çıkarabiliriz:

Almanya, Birinci Dünya Savaşı’ndan çok ağır bir yenilgiyle çıkmıştı ve belini doğrultamıyordu. Diğer tarafta ise yanı başlarında ikamet eden ve günden güne daha da zenginleşen Yahudiler vardı. Almanya topraklarında yaşayan bu insanlar sosyal ilişki anlamında birbirlerinin dışındakilerle iletişim kurmuyorlardı. Alman komşularıyla yemek yemiyorlar, birbirlerinin düğün, cenaze vb. merasimlerine katılmıyorlar; Alman toplumundan uzak, steril bir hayat sürüyorlardı.

Şu alemde hiçbir şey damdan düşmez. Her şeyin bir gelişme süreci vardır. Nitekim holokost da “geliyorum!” dedi.

Almanlar fakirlik içinde kavrulurken yanı başlarında zenginlik içinde olan komşularını çekemediler. Dahası kendi ülkelerinde yok sayılmak ağırlarına gitmiş olmalı ki soykırım gibi çok ağır bir hareket ile patladı birikmiş öfkeleri. Yahudiler sebebiyle başlayan bu öfke patlaması, zamanla bütün “farklı” olanlara sıçradı.

Şimdi dikkatleri tekrar sevgili Almanca hocama çekeceğim. Son derslerden birinde gurbetçi vatandaşlarımız hakkında bir sohbet açıldı. Yıllardır Almanya’da oldukları halde hiçbir şekilde Alman toplumuyla entegre olamadıklarından yakındı. Hocamız da “Türkiye’den işçi geldiği zaman Yunanistan’dan da işçi gelmişti Almanya’ya. Ve biz Yunanistan’dan gelen işçilerin düğünlerine giderdik, onlar da bizim düğünlerimize gelir, cenazelerimizde yanımızda bulunurlardı. Halbuki Türklerle böyle şeyler hiçbir zaman olmadı. Onlar hep kendi içlerinde yaşadı ve öyle yaşamaya da devam ediyorlar.” dedi.

Yorumsuz.

O gün hocamız bunu söylediğinde “O da Hristiyan sen de Hristiyansın, dininiz ortak. Belli başlı merasimlerde bir arada bulunmanız çok daha kolay.” diyemedim. O zamanlar sesimiz çıkmıyordu. Lakin zamanında entegrasyon sorunu yüzünden çağımızın en çirkin olaylarından birine imza atan Almanya şimdi de Müslümanlar için aynı söylemleri gündeme getiriyor.

“Farklı olana tahammülsüzlük” insanın psikolojisine ait, sebebi derinlerde bulunabilecek bir olgu. Farklı olanı bilmiyoruz, bilmediğimizden de korkuyoruz. Biraz da bize dönelim; İslam’ın en büyük özelliği neydi? Hoşgörü dini olması. İnsan farklı olana önyargısız ve hoşgörü ile yaklaşsa ki tanımak ve tanışmak için uygun bir zemin oluşsa. Ha bu arada, peki biz bugün Suriyelilere nereden ve nasıl bakıyoruz?

B. Göksoy
Amerika'dan bildiriyor.

    Kudüs Hattatı Şefik Bey

    Önceki içerik

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir