Kültürel

Boşu Boşuna

1

“Ölüm bu hayattan daha merhametli. Bunların hepsi boşuna.”

Ramazan, hiç şüphesiz her haneye, sokağa, caddeye, şehre, ülkeye yakışır. Geldiği yeri de şenlendirir.  Benim içinse Kudüs’ün sokaklarına asılan yıldızlar, uyandırılan fenerler, çiçek bahçesine dönen sokaklar, Kubbetü’s- Sahra’nın bahçesine kurulan artsın eksilmesin taşan dökülmesin sofralar, upuzun teravih safları, renk şölenine dönen haneler Ramazan’ın habercisi. Çocuklar, tekne oruçlarıyla ucu bucağı olmayan ummanlara yelken açmalı. Çocuklar oruçlarını çıkarmalı satılığa. Salıncakta göklere uçarken katıla katıla gülmeli. Saklambaç oynarken ebelenmeli. Yakar toptan kaçmalı. Sek sek oynarken hudutlara dikkat etmeli.  Yedek kulübesinde beklememesi için fasulyeden sayılmalı ki ebelendiğinde bile oyunda kalabilsin.

Çocukların mideleri tavuk kursağı gibidir derdi nenem. Ne zaman doyduğunu, acıktığını bilmez. Bilmez mi hakkikaten? Oyuna oyunu kaptıran çocuk susadığını bile anlamaz.

Gel gelelim bu sene çok şeyler değişti. Zulüm kol gezer oldu haritalarda. Hudutlar tekrar çizilsin diye direten zalimler, narsist ülke yöneticilerinin keyfî ego savaşları 21. yüzyılda hız kesmeden devam ederken savaşın çocukları ramazana boş tencerelerle girdi.  Kana bulandı gülüşleri. Un toplamak için avuçlandı kara yüzlü toprak. Gülüşleri bile açlıktan. Hallerinden yoktur şikayetleri. Dünyaya kafa kaldıran bir avuç insanın ve boyundan büyük mangal yürekli çocukların bekledikleri artık insanlıktan değil ki…

21. Yüzyılda restoranlar poşet poşet ekmek atarken savaşın çocukları açlığın sert rüzgarına teslim etti küçücük bedenlerini. Kimisi, “Allah’a gidince sizi şikayet edeceğim.” dedi. Kimisi; “Ölüm bu hayattan daha merhametli. Bunların hepsi boşuna.” deyip kafa tuttu akrep beyinlilere. Bir deri bir kemik kaldı insanlığımız. Obeziteye teslim olmuş şahsiyetlerimiz bu yüz karasından nasıl zayıflar kimse bilmez. Yüzünü çevirenler, görmezden gelenler, tadımız kaçmasın diye kafasını ortopedik yastıklarına gömenler, Ramazan geldi. Davulcuların sokak sokak gezip, maniler düzdüğü ay. Mahyaların hilali müjdelediği ay. Diş kiralarını hazırlanıp gelenin cebine sıkıştırıldığı ay.  İftar sofralarını şenlendiren üstü narla süslü güllaç ayı geldi. Sahuru karşılama, iftarı uğurlama telaşı geldi. Okundu mu, okundu mu repliklerinin ayı geldi. Fırın önlerinde uzayıp giden ramazan pidesi kuyruklarının ayı geldi. Yumurtalı var mı usta? Nerde o eski ramazanlar geyiklerinin cami avlusunda döndüğü ay geldi. Sen iyi ki geldin, sen hep hoş geldin ya Şehr-i Ramazan da bizi hoş buldun mu?

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

İbni Kemâl’den Bir Beyit: Hilali Gözlemek

Sonraki içerik

1 Yorum

  1. Sen ne güzel bir kalpsin 💙 bu dünyaı zalimlerin eline bırakmıycaz 😡 kalemine sağlık Allah yar ve yardımcımız olsun 👏👏👏👏👏

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir