Osmanlı döneminin meşhur arkeolog, müzeci ve ressamı Osman Hamdi Bey’in dünyaca ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunu duymuşsunuzdur. Peki bu tablodaki kırmızı kaftan giymiş sakallı adamın, önünde durup kaplumbağaları seyrettiği pencerenin, Bursa Yeşil Camii içindeki hünkâr mahfilinde bulunduğunu duymuş muydunuz? Ülkemizde modern anlamda resim sanatının ilk temsilcilerinden biri kabul edilen Osman Hamdi Bey, birçok eserinde (Kur’an Okuyan Kız, Yeşil Cami Önü gibi) Yeşil Camii’den ilham almış ve bu eşsiz şaheseri kendi üslubuyla tuvaline yansıtmış.
Eseri incelediğimizde, firuze ve lacivert renkte çiniler ile pencere alınlığında “Şifâu’l-kulûb likâi’l-mahbûb” yazan bir hat yazısı dikkatimizi çeker. Bu çiniler ve “Kalplerin şifası sevgiliyle buluşmaktır” anlamındaki kelâma baktığımızda, resmedilen pencerenin Yeşil Camii’deki hünkâr mahfilini aydınlatan pencere olduğunu hayranlıkla fark ederiz. Osman Hamdi Bey’in tablosuna taşıdığı pencerenin üzerinde yazan nadide kelâmın ifade ettiği kalplere şifa olan sevgili, elbette iki cihan serveri Peygamber Efendimiz’dir. (s.a.s.)
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Güzelliği ve hoşluğu bakımından yeryüzünde böyle bir insan işi yapılmamıştır” diyerek övgüyle bahsettiği Yeşil Camii, ülkemizin abidevi eserlerinden biridir. Yeşil renkli çinilerle bezenmiş olduğu için Yeşil Camii olarak anıldığını ve bulunduğu semte de bu sebeple “Yeşil” adının verildiğini yine Evliya Çelebi’den öğreniyoruz.
Unesco dünya mirası listesinde yer alan bir eseri görmek, ihtişamını zihninize kaydetmek ya da bir vakit namazını kılmak için Yeşil Camii’ye giderseniz ilk olarak Türk taş oymacılığının eşsiz ve olağanüstü timsali olan taç kapıdan geçersiniz. Adımlarınız sizi duvarları, tavanları, mahfilleri ve eyvanları serapa çiniyle kaplı muhteşem bir ibadet mekânına götürür. Turkuaz, lacivert, altın rengi çinilerin güzelliğiyle dönen başınızı kaldırdığınızda muhteşem mihrap gözlerinizi alır. On metreden yüksek olan ve çiçek motifleriyle, geometrik desenlerle, sülüs ve kufî yazı kuşağıyla bezeli mihraptan bakışlarınızı alabilirseniz özenle ve incelikle işlenmiş ahşap minberi görebilirsiniz.
Seyretmeye doyamadığınız güzelliklere, camii içindeki mermer şadırvanın sesi eşlik eder ve ruhunuza şifa verir.
Yeşil Camii 1414-1419 yılları arasında Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Mimarı ise aynı zamanda Sultan’ın veziri olan Hacı İvaz Paşa. Ahşap oymalarını Tebrizli Ahmed oğlu Ali, kalem işi süslemelerini 640 beyitlik Bursa şehrengîzini1 yazan Lamiî Çelebi’nin babası Nakkaş Ali, çini işlemelerini ise Mecnun Dede adlı bir zanaatkâr üstlenmiş.
Tarihi cami ve külliyelerin kitabelerinde, bânisinin ve mimarının isimlerini çoğunlukla görürüz. Yeşil Camii Külliyesi’nde ise bâni ve mimarla beraber nakkaşbaşının, çini ve ahşap ustalarının da kim oldukları duvarlar ve çinilere nakşedilmiş. Böylece bu maharetli ustaların kimlikleri asırları aşıp bugüne ulaşabilmiş.
Yeşil Camii’den çıkıp biraz ilerlersek, Osmanlı Devleti’nde Fetret Devri sonrası, yeniden doğuşun ve cihan imparatorluğuna doğru ilerleyişin abidevî simgesi olan Yeşil Türbe’ye varırız. Burada, Fetret Devrini bitirerek Osmanlı devletini tekrar eski gücüne kavuşturması sebebiyle devletin ikinci kurucusu kabul edilen Çelebi Sultan Mehmet ve ailesi medfundur. Padişah türbeleri arasında, sultan henüz hayattayken inşa edilen ve caminin yirmibeş metre kadar güneyinde yer alan türbe, “Turkuaz İhtişam” olarak dünyaca tanınır.
Sadece gözlere değil, ruhlara ve kalplere de hitap eden eşsiz bir şiirdir Yeşil Camii. Tıpkı Tanpınar’ın dizelerinde olduğu gibi:
Billur bir avize Bursa’da zaman.
Yeşil Türbe’sini gezdik dün akşam
Duyduk bir musiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini
Fetih günlerinin saf neşesini
1-Bir şehrin güzellerini ve güzelliklerini konu alan, genellikle mesnevi nazım şekliyle yazılan manzumeler.
Osman Hamdi Bey dediniz, kalbimden vurdunuz. Gidip görmek nasip olsun inşallah. Çok güzel geldiniz, teşekkür ederim.