Ortaokul yıllarımda Bakmak ve Görmek başlıklı bir metin okuduğumu hatırlıyorum. İnsanın baktığı şeyi farkında olarak görmesinin öneminden bahsediyordu. Çok etkilenmiştim.
Sümbül Sokak çatısı altında mabedlerimizi anlatırken, bu konudaki farkındalığım arttı ve baktığımı görmeyi öğrendim. Camilerdeki muhteşem mimarinin ve hayranlık verici estetiğin cezbedici etkisini hissettim. Çocukluğumda babaannemin elimden tutup hatim sürmeye, teravihe götürdüğü ve yaz tatillerinde Kur’an kursuna gittiğim camiler aklıma geldi. Anladım ki o ziyaretler bugün mukaddes mekanlardan feyiz almaya hazırlıkmış. Allah büyüklerimizden razı olsun. Bizleri camiye girip çıkmaya alıştırdılar. Bugün huzura durmak ve huzuru bulmak için camilerin kanatlı kapılarının uhrevi bir nefesle bizi kucaklayacağından her daim emin olmamız onların sayesindedir. Biz de evlatlarımıza bu şuuru ve alışkanlığı vermekle yükümlüyüz.
Günümüzün hızlı ve çabuk tüketmeye hazır dünyasında gençlere ve çocuklara camide huzur bulmayı nasıl öğretebileceğimizi düşündüm. Tabii ki önce camiyi sevdirmemiz ve onları orada hoş karşılamayı bilmemiz gerekir. Bırakalım çocuklar camilerin nispeten tenha olduğu namaz dışı vakitlerde de olsa ihtişamlı kubbeleri, göz alıcı bezemeleri keşfetsin. Yumuşacık halıların üzerinde koştursun, dizi dizi tesbihleri çekmeyi denesin. Bunları yaparken camiye girip çıkma adabını, kimseyi rahatsız etmemeyi, namaz kılanın önüne geçmemeyi, bir tilâvet mevcutsa onu sessizce dinlemeyi öğrensin. Küçük avuçlarını açıp dua etsin, eksik de olsa bir sure, bir ayet ezberlemenin mutluluğunu yaşasın, heyecan ve mutlulukla camiye gitmek istesinler.
Yaşadığımız beldede mutlaka ecdat yadigarı tarihi camilerden bir ya da birkaç tane mevcuttur. Buraları sevinçle ve keyifle ziyaret edelim. Çocuğumuzun yaşına ve anlayışına göre camiye dair hikâyeler anlatıp bânisiniden, mimarından bahsederek merak uyandıralım. Caminin kubbesine, akustiğine, süslemelerine dikkatlerini çekelim. Mihrap nedir, minber neresidir, varsa hünkar mahfili niye yapılmıştır gibi sorular yöneltip cevaplarını birlikte bulalım. Camii görevlilerimizin göstereceği hüsnükabul ile cami, çocuk için bir cazibe merkezi haline gelsin. Öyle ki, büyüdüğü zaman bu kubbelerin altında sükûnet ve huzur bulacağından emin olsun.
Bu meyanda İstanbul’un hatta bazı görüşlere göre dünyanın en güzel üç camiinden biri olmasına rağmen yeterince gündemde bulunmayan Sokollu Mehmet Paşa Camii’ni ziyaret etmenizi tavsiye etmek isterim.
Nedense Sultanahmet ve Ayasofya’ya kadar gidip onlara yakın olmasına rağmen bu mücevher gibi camiyi ihmal ediyoruz.
Şehid Sokollu Mehmed Paşa Camii ve Külliyesi
Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden biri olan camii, 1571’de Sultan II. Selim’in kızı ve Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa’nın eşi Esmâhan Sultan tarafından zevcî adına inşa ettirilmiş. Sultanahmet Meydanı’ndan Kadırga’ya inen eğimli yolun üzerinde ve Bizans’tan kalan Aya Anastasia Kilisesi’nin bulunduğu yerde yapılmış.
Zeminin eğimli yapısı sebebiyle camiye üç ayrı kot ve üç ayrı girişten girilmesi Mimar Sinan’ın ustalığının eseri.
Merdivenleri çıkıp iç avlusuna girdiğinizde üç tarafı çeviren kubbeli revaklar ve medrese odalarıyla karşılaşacaksınız. Avlunun ortasında işlemeli mermer sütunları ve kubbesiyle aydınlık bir şadırvan bulunmakta.
Mermer sütunların sivri kemerlerle birbirine bağlandığı üzeri kubbeli son cemaat yerini kapıya yaklaştığımızda sülûs hatla yazılmış bir kitabe karşılar bizi.
Hem nâm-ı Fahr-i âlem [vezir-i azam]
Kim baht-ı lâyezâli ikbâl-i sermedidir
Küffar-ı hak-isârın yıkıp kenisesini
Bir mâbed eyledi kim şehrin serâmedidir
Beytü’l-ibâde oldu o dâr-ı küfr ü zulmet
Hakka bu mucizât-ı kübrâ-yı Ahmedîdir
Tarih fikr ederken bu fethe târîh-i gayb
Didi bu cami dîn-i Feth-i Muhammedîdir
İçeri girince dış dünya ile irtibatınızın kesildiğini hissettiren 13 metre çapında kubbe, itinalı bir taş işçiliğinin eseri mihrap ve minberi göreceksiniz. Kemerlere kadar çinilerle kaplı mihrap duvarının Türk çini sanatını eşsiz bir örneği olduğuna dikkat buyurun.
Bu çiniler, stilize bitkisel motifler ve hat kompozisyonları olarak göze çarpar. Hat kompozisyonları âyetler, esmâ-i hüsnâ, kelime-i tevhid, kelime-i şehâdet, Allah, Muhammed, dört halife, Hasan ve Hüseyin isimlerini içerir.
Mihrab ve minberde Hacerü’l-Esved parçaları bulunuyor. Hacerü’l-Esved’den zaman içinde kopan parçalar Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a getirilmiş ve bunlardan dördü Mimar Sinan tarafından Sokollu Mehmet Paşa Camii’ne yerleştirilmiş. Altın çerçeve ile kaplı parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında bulunmakta. Mihrabın iki tarafındaki sütunlarsa, binanın depremden etkilenip etkilenmediğini göstermek amacıyla kendi ekseninde dönebilecek şekilde yapılmış.
Çocuklarla giderseniz Kabe-i Muazzama’dan, Hacerü’l-Esved’den, eşsiz çinilerden başlayarak camiye, tarihe, namaza dair pek çok konuda ilginç sohbetler yapabilirsiniz. Ayrıca Sokollu Mehmed Paşa Camii imamı da onları ikramlarla karşılıyor olacak.
Çocuklarımızı camilerde hoş karşılanıp, huzur bulacakları, mutlulukla gelmek isteyecekleri mekanlar haline getirmemiz için aklıma gelenler böyle. Siz de kendi yöntemlerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.
Bu yazıyı okumadan camiyi ziyarette bulunmuştum, şimdi hemen buradan öğrendiklerimle gitmek ve o gözle ‘görmek’ istiyorum camiyi. Kaleminize sağlık.
Teşekkür ederim. Bilerek bakmak ve farkederek görmek…
🍒🌺