Son zamanlarda uzmanlar teknolojinin insanlığa daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sunacağını yazıyor. Bilimsel alandaki çalışmalar insan ve makine arasındaki çizgiyi daha da belirsizleştirecekmiş. Peki, insan ve makine arasındaki çizginin belirsizleşmesi ne anlama geliyor? Yani insan öyle özelliklere sahip olacak ki artık ona tam olarak insan demek mümkün olmayacak.
Terminatör filmi başta olmak üzere bize çizilen Cyborg karakterler, artık pek de uzağımızda değil. Bir ‘insan makine sistemi’ olarak tanımlanan Cyborg, ilaçlar ya da bazı düzenleyici araçlar kullanılarak insanî parçaları veya kontrol mekanizması kısmî olarak dışarıdan değiştirilen, bununla birlikte insanların yaşadığı normal yaşam şartları dışında da yaşayabilen sibernetik organizmalara verilen isimdir. Tanıma göre makine parçalarının dışarıdan görünmesi zorunluluğu yok. Yani tamamen insan görünümlü bir Cyborg da olabilir. Bununla birlikte farklı amaçlarla oluşturulmuş değişik türlerde Cyborg görmemiz de mümkün. Biz burada onları sahip oldukları amaçlara göre ikiye ayıracağız.
Birinci tip insan makine karışımı canlıları, bedenlerindeki bir eksiklik sebebiyle vücuduna dışarıdan bir çeşit parça eklenmiş ve beyinleriyle bu parçaları kullanabilen insanlar olarak tanımlayabiliriz. Örneğin kolu eksik birisine protez kol takılarak kişide oluşan engelin önüne geçilebilir ve kişi kendi beynini kullanarak parmaklarını hareket ettirebilir.
İkinci tip insan makine karışımı canlılar ise hiçbir problemi olmayıp insan üstü bir ırk ve güncellenmiş bir canlı olarak insanların yapamadığı şeyleri yapabilmesi, zorlandığı yaşam şartlarında yaşayabilmesi ve değişik sistemlere ayak uydurabilmesi için güncellenmiş insanlar olarak sınıflandırabiliriz. Mesela Mars’ta yaşamı konuştuğumuz şu zamanlarda belki yeni tip insanlar orada yaşayabilecek şekilde değiştirilecek ya da savaşlarda daha dayanıklı olabilecek daha güçlü bir ırk öne sürülebilecek. Bu yeni tip insan bir ilaç sayesinde, deri altına eklenen bir çip sayesinde veya vücuda eklenen bir aygıtla sağlanabilecek.
Birinci tip Cyborglar için hepimiz empati kurabiliriz; burada insanlar normal bir hayat sürebilmek için hayatlarını riske atarak büyük ameliyatlara giriyor ve hayatlarını kolaylaştırmaya çalışıyorlar. Yani yaşam kalitesinin arttırılmasına yönelik bir faydanın amaç ya da araç olarak kullanılması durumunu konuşmak ya da düşünmek gerekebilir. Fakat ikinci sınıf Cyborgları düşünürken insanlığın girdiği bu daha iyi olma ve insan bedenini aşma yarışının kaynağı nedir diye sorgulamaktan kendimi alamıyorum. Belki de birçok hasletimizin birleşiminden…
Merak ettiğim konu ise insan olmak bize yetmiyor mu? Daha uzun yaşamak ya da daha zeki olmak için neleri feda etmemiz gerekiyor, insanlığımızı mı?
Fakir de bu hususa bir yazımda değinmiştim. Zihnimde kalan bir konu vardı herhalde oradan esinlenmiştim; tarihi batık bir gemiyi denizden çıkarıp müzeye koymuşlar ve parçaları eskidikçe yeni bir parçayla değiştirmişler en sonunda bir bakmışlar ki tarihi gemi ortada yok yepyeni bir gemi yapılmış. Epeyce kararsız kalmışlar bu gemi o gemi mi diye. Sanırım bizim durumumuzda zaman içerisinde böyle evrilecek.
Hakikaten güzelce ele alınmış bir yazı olmuş kaleminize sağlık.
Tesekkur ederim Yildizname 🙂