Kültürel

Kalpten Kalbe Bir Yol

0

Yukarıda Mehmed Şefik Seyfi Efendi’nin kaleminden, sülüs-nesih hattıyla yazılmış olan koltuklu kıt’ayı görmekteyiz. Gelin hep beraber yazının manasına bakalım:

Sülüs hattıyla yazılı olan ilk satırda,

Ey halimi bilen (Allah’ım), Sana güvenip sana sığınırım.

anlamındaki “Yâ âlimen bi-hâlî, aleyke ittikâlî” Arapça ibare yazılıyken, nesih hattıyla belirtilmiş olan alt satırda ise Hz. Ali Efendimiz’in (k.v.) bir tavsiyesini okumaktayız.

Çocuklarınıza yazı yazmayı öğretin. Çünkü yazı, en önemli işlerden ve en yüce mutluluklardandır.

Hattatların piri Hazreti Ali (k.v.) gayretle yoldaş olanın hüsn-i hat sanatında nasıl yol alacağını şöyle tarif eder:

“Güzel yazı, hocanın öğretişinde gizlidir. Kemâle ermesi çok yazmakla, devamı da İslam dini üzere bulunmakla olur.”

Bununla ilgili Mahmud Bedreddin Yazır, hocası Ömer Vasfi Efendi ile geçen konuşmalarını Kalem Güzeli isimli kitabında şöyle anlatır:

“Hat hocalarımdan Hırka-i Şerif Hatibi Hafız Ömer Vasfi merhum, bir gün sorduğum bir sual üzerine şöyle demişti:

Hattat olmak kolay değildir. Güzel meşk görmeli ama, daha çok hoca yazarken, tarif ve talim ederken, hele çıkartmayı yaparken çok dikkatli olmalısın. Sözle yaptığı izahlara, temsillere, teşbihlere ehemmiyet vermelisin. Çünkü bunlar, yazının güzelliğini sağlayan sırları anlamaya o kadar faydalı olur ki, bir kitap okumuş kadar işine yarar. Bunun için anlamadığını sor, hocanın el ve kalem hareketlerini yakından takip et, yazarken de tatbik eyle” dedikten sonra şunu anlattı:

Bir gün hocam Sami Efendi’ye yazı göstermeye gitmiştim. Bir harf üzerinde talimler ve tarifler yapıyordu.
Anladın mı, anlat bakayım! dedi. Anlamadığımı anlayınca, tekrar yazdı ve yazarken kalemi nasıl koyduğunu, nasıl çekip çevirdiğini ağır ağır, parça parça göstererek bunlara dikkatle bakmamı söyledi ve kalemi elime verip, bir de sen yaz bakayım, dedi. Ben yazarken, hareketlerimi takip ediyor, en ufak bir falsomu derhal düzeltiyordu. Benim fazla sıkıldığımı sezince dedi ki:

“Şeyh Hamdullah’a, bu yazıyı nasıl elde ettiğini sormuşlar, o da:
“Gözlerimi hocamın eline ve kalemine, kulağımı diline, gönlümü yazıya verdim, elimle kalemi de gereğine bağladım, bir harfi nasıl yazmak icab ediyorsa yazıncaya kadar yazmaktan bıkmadım” cevabını vermiştir.”

Hat sanatında hoca-talebe arasında manevi bir bağ oluşur. Dışarıdan bakıldığında görülmeyen fakat erbabının sezdiği, üstadından talebesinin kalbine giden bir köprü-yol vardır. Talebe bu yola kalp vasıtası ve feraset ilmiyle ulaşabilirmiş. Okuduklarımız, dinlediklerimiz, gördüklerimiz bizi bunu anlamaya sevk ediyor.

Hoca olan zâtın adeta talebesi sayısınca tedrisatı olurmuş. Kendisine gelen güzel yazı taliplilerinin maddi-manevi yaşam koşulları, anlayışları, kabiliyetleri ve karakterleri farklılıklar gösterdiğinden; hoca olan zat bu farklılıkları bir kubbe altında birleştirir. Hiçbir talebesinin kendisini eksik yada fazla hissetmesine izin vermez. Onun bu itinalı davranışıyla aile olmanın havasını solursunuz adeta. Yazı sanatının temellerinin güzel ahlak olması fehvasınca bu kadim usulümüzü devam ettirip yaşatan hocalarımıza müteşekkiriz.

İslam sanatlarımızda üstad olan kişiler ilmini kendinden bilmez Allah’ın bir emaneti olarak görürler. Allah’ın rızası ve sevgisi için ömrü boyunca gayret eder ve onu kaybetmekten sakınırlar.

Aşağıda Sami Efendi’nin kaleminden h. 1320 tarihli celi ta’lik hattıyla yazılmış olan levhasını seyrinize bırakıyoruz.

 

“Ra’sül hikmeti mehâfetu’llah”
“Hikmetin başı Allah korkusudur.”

B. Şerife
Kuşlar konmuş sesinin tellerine, sanırsın bahar gelmiş.

    Kafkas Kartalı

    Önceki içerik

    Çocukla Camii ve Sokollu Mehmet Paşa Camii

    Sonraki içerik

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir