Kültürel

Deniz

0

İskelede bekleyen tek bir bank. Rüzgarın, kimi zaman okşadığı kimi zaman da dalgalandırdığı bir deniz. İlk baharın ilk güneşi. Kumsalda rızık için cıvıldaşan martılar ve güvercinler… Ummandaki balıklar benim kadar üşümediler bu âlemde. Kanat sesleri, kıyıya vuran dalgalar, karşımda duran dağ gibi dağ, yollar ve yıllar… Bu kadar hasret ile bu bankta beklerken, arkada ağlayan çocuklar.

Asimile olan bir nesil, kan ağlayan bir Doğu Türkistan, işgal altında bir Filistin, paramparça bir Suriye… Celladına aşık idam hükümlüsü ve deniz.

Keskin bir bahar yelinden daha fazlası üşütmeli beni. Bir çığlık boğar semayı ve denizi. Sessiz bir çığlık. Kilometreler ötesinden. Bir bina yıkıntısının altından. Devletinden koparılan bir ana hangi yıkıntının altında taş kaynatmakta? Eminim hala bir yerlerde o boş tencerelerde taş kaynıyor ve çocuklar aç, hem merhamete hem de insanlığa.

Bir bot batarken Akdeniz’in serin sularında, benim yüreğimde de batmalı bir güneş. Sadece gazete manşetlerinden öteye geçemiyorsa bot, durum fena. Mülteci yaftasını basıp, ötekileştiriyor muyum mazlumu? Daha fazlası dondurmalı beni. Donuyor muyum? Batıyor muyum? Dönüyor muyum? Dönüyor mu dünya benim etrafımda? Kendi kurguladığım dünyamda, kendime bakmaktan öteye mazlumu görüyor muyum? Gözetiyor muyum? Yoksa vitrinde beğendiğim ve alamadığım bir fincanın, kitaplığa koyamadığım bir kitabın ya da yalan dünyanın yalan tozunun derdinde miyim? Ne ile oynadığım, benim ne kadar insan olduğumla doğru orantıda.

Hayatın matematiğini çözebilmek için Pi sayısına, pisagora, algoritmalara, tanjantlara, kotanjantlara, karışık formüllere ihtiyacım yok. Cebime paradan çok insanlığı koysam, kalbime zulmü değil merhameti koysam… En basit ve en uygulanabilir formül bana göre bu.

İnsanlığın son kalesi, bu alemde neredeyim? Hiç düşündüm mü?

Paltomun ucu bankın kenarına takılmış, yüreğim korsan bir balıkçının misinasına. Bir çocuk sahilde oyuncak dinozorunu unutmuş. Pembe elbiseli bir kadın, sahilde suhuletle yürüyor. Belki de o da üşüyor. Ve deniz olabildiğince sakin.

Simitimin son parçasını, kahvemin son yudumunu, şarkının son nakaratını kiminle paylaşacağım? Mimoza mevsimi de geldi, bu kadar kan yağmurunun altında.

Elimde bir damla su var. Ya içip kendi susuzluğumu dindireceğim. Reklam arasına gireceğim. Ya da o son damlayı toprağın bağrına salıp bir sonraki yağacak Rahmet-i Rahmanı bekleyeceğim.

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

Kuşun Ölümü

Önceki içerik

Gaziantep’te Bir Saraylı: Kutnu

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir