Kültürel

Bir An

0

Günlerden bir gün, anlardan bir an öyle bir kaza olmuş ki; dinleyene hikâye, yaşayana anlı şanlı hakikat.

Güneşe eşlik etmek isteyen bir beyaz tekne açılmış uzaklara. İçinde küslükler, kırgınlıklar ve dostluklar varmış. Hava bozukmuş az. Öyle rüzgârlar öyle rüzgârlar esiyormuş ki ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. O sırada gökyüzünde, bulutlar arasında, gagasında zeytin dalı ile bir güvercin uçuyor/muymuş bilmiyorum. Ufukta bir ada varmış görünen. Cennet Adası.

Bu ismi kim yakıştırdıysa hakikaten cennetmiş. Denizin üstü bir cennet altı bir başka cennet. Mercanlar, kefaller, levrekler şarkı türkü halay hesabı mutlu. Efendime söyleyim üstünde de havası, defnesi, mersini, kekiği, başka bir cennet. Beyaz teknenin yolcuları adanın havasını kokladıkça yavaş yavaş tebessüm etmeye başlamış. Biraz vakit geçtikten sonra güle oynaya, daha demincek korktukları rüzgara vermişler yüzlerini. Serinlemişler, mutlu olmuşlar. Sanki bir an küslükler kaybolacak gibi olmuş/sa da yok, kordan bir alev gibi yanıyormuş aslında hepsi. Adaya varmışlar, gezip dolanmışlar. Güneş batmaya yaklaşınca yeniden yola koyulmuşlar.

Tekne kıyıya yanaştığında akşam ezanı duyulmuş. Ezanın sesi, sedef içindeki inci gibi doğuyormuş yüreklere.

Beyaz tekne, rıhtıma yanaşmış. Öfkeli bir kalabalık bekliyormuş rıhtımda ona doluşmak için. Dostluklardan biri indikten sonra deniz aniden şahlanmış, kükremiş, öyle yükselmiş öyle yükselmiş ki dalgaların boyu arşa değiyormuş da tekrar iniyormuş.

Ansızın gelen fırtınadan herkes ürkmüş. Küpeşteye tutunmaya çalışsalar da ne çare; öyle büyük bir fırtınaya duçar olmuşlar ki tekne ile birlikte alabora olmuşlar. Kıyıya çıkanlar şaşkınlıkla olan biteni izliyormuş.

Teknenin altında kalan tüm dostluklar, küslükler, kırgınlıklar rıhtımın paslı demir kokan balçık suyunda nefeslerini tutmaya çalışsalar da nafile. Bir yandan kırmızı teknenin ağırlığından kurtulmaya bir yandan da hayatta kalmaya çalışıyorlarmış. Kıyıdaki dost hiç düşünmeden suya atlamış, hızlı hızlı dalıp çıkmış, tutabildiğini kurtarmış.

Su yüzüne çıktığında bir de ne görsün. Ne aşağıda ne yukarıda tek bir küslük, kırgınlık kalmamış. Korku yerini pişmanlığa bırakmış. Kor alevler küle dönmüş. Dostluklar yüreklerindeki öfke ateşinin külünü süpürüp beyaz çarşaflar örtmüş. Dev dalgalar birden uslu bir kediye dönmüş.

Neden anlattın bu hikayeyi r.t.?

İnsan dediğin, bir an var güzel okuyucu. İnsan, anılarını an içinde biriktirmek için var. Kırmadan, kırılmadan, küsmeden, güzele yakışır güzel anlar biriktirene ne ala.

Kıyıda bir andan bildiriyorum:

Küstüyseniz barışın. Kırdıysanız af dileyin. Kırıldıysanız affedin. Çünkü hayat bir an, o da bu an.

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

Dijital İnsan-Cyborg

Önceki içerik

II. Abdülhamit Han Çeşmesi

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir