Doğru duruş, postürün olması gereken düzlemler içinde kalarak hareket etmesi ya da durağan konumunu koruması demek. Tabi ki bu insicamla asıl sağlanmak istenen kas, kemik ve sinir sisteminin hatta dolaşım sisteminin nizamının her şartta bozulmadan devam etmesidir. Bu konuyla ilgili bilimsel yaklaşım ve uygulama tavsiyelerine geçmeden önce zamanın ruhuna uygun duruşa, oluşa değinmek isterim.
Doğru duruşun Arapçadaki elif harfine benzediği söylenir. Hattat bir büyüğümüz anlatıyor: Elifin duruşu bilhassa Efendimiz’i (s.a.s.), insanın hal, harekat ve duruşunu gösteriyor. İnce kalemle yazılan elifi büyük kalemle yazılan elifin boyutlarına ulaşacak şekilde fotokopiyle büyütseniz, yine erbabı onun ince kalemle yazıldığını bilir. Çünkü aynı insanın büyümesindeki olgunlaşmada olduğu gibi bir form, bir şekil değişikliği olur.
Rahmetli büyüğümüz Onk. Dr. Haluk Nurbaki, Fussilet Sûresi 39. ayetteki “Sen arzı boynun bükük huşu halinde görürsün” ifadesini arzın 23,5 derecelik eğikliği ile ilişkilendirerek anlatır. Dünyanın uzayda boynu bükük bir insana benzer halde olduğunu belirtir. Aynı zamanda dünyanın bu duruşuyla huşu içinde boynu bükük derviş manzarasını ifade ettiğini de açıklamalarına ekliyor. Ve şöyle devam ediyor: Eksen etrafındaki bu eğilme, elektronlarda da vardır. Atom çekirdeği etrafındaki bu raks ve elektronların çekirdeğe yaklaşıp uzaklaşırken bu manyetik şipin onlara tam bir derviş manzarası vermektedir. Allah Teâlâ hem 14 asır önce arzın eğikliğini bildiriyor hem de maddesel varlıkların nasıl zikir halinde olduklarını Sevgili Habibi’ne hissettiriyor.
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi aralık ayı iken Mevlânâ Celaleddin Rumi ve onun kaleme aldığı Mesnevî-i Manevi hatırımızda. Mesnevî’nin ilk beyitleri neyin hikayesi ile başlar. Ney şekil itibariyle elif gibidir. Daima hakkın emrine amade olan insan duruşu gibi.
Ney, insana ne kadar benziyor öyle değil mi?
Sana, “dinle neyden” derken ne kadar haklı olduğumu birkaç misalle de açıklayabilirim. Ney yedi yahut dokuz boğumludur, yedi yahut dokuz ayda teşekkül eden insan gibi. Neyin üzerinde yedi tane nişane vardır. Aynı insan üzerindeki iki göz, iki kulak, iki burun, bir ağız gibi.
تن ز جان و جان ز تن مستور نيست
ليك كس را ديد جان دستور نيست
Ten zi cân ü can zi ten mestûr nîst
Lîk kes râ dîd-i can destûr nîst
“Beden ruhtan, ruh da bedenden gizli değildir. Lakin herkesin bedeni görmekle ruhu fark etmesine izin yoktur. Beden kimine ruhun penceresidir, kimine ise ruhun sırlanması için perde olmuştur.”
Konumuz doğru duruştu, buralara nasıl geldik diyeceksiniz. Buradan hiç gitmedik ki gelmiş olalım. Zira bugün dünyaca kabul gören sağlık kuruluşları da beden sağlığının ruh sağlığıyla doğrudan ilişkili olduğunu ifade etmektedir.
Cancağızım,
Kainat misali bir nokta etrafında dönmekteyiz. Allah Teala bu dönüşümüzün elif misali duruşla tamamlanmasını nasip etsin. Amin.
Not: Kapak resmindeki Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde bulunan İsm-i Celal ve İsm-i Nebevi levhaları hattat, neyzen Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından meşk edilmiştir.
Masallah. Hayret uyandırıcı, kaleminize sağlık hocam…