Kültürel

Emirgân Hamid-i Evvel Camii

1

İstanbul dört mevsim yerli ve yabancı turistler için görülmesi gereken şehirler listesinin ilk sırasında bir cazibe merkezidir. İstanbul’a gelen bir turistin gideceği yerlerin en başında ise Boğaziçi bulunur. Bugün size kendi şehrinde turist olan birinin gözünden kısa bir boğaz turu yaptırmak istedim.

Şehir Hatlarının Üsküdar’dan kalkan boğaz vapuruna binerek gezimize başlayalım. Üsküdar’dan vapurla bir çok destinasyona ulaşmanız mümkün. Saatlerine ve nerelere gidebileceğinize tarifelerden bakabilirsiniz. Biz Üsküdar- Aşiyan hattını kullandık. Kıyı kıyı giden vapurda birbirinden gösterişli yalıları, yeşilin türlü tonlarıyla süslü yamaçları seyrederek martıların çığlıkları, denizin kokusu ve tatlı bir esinti eşliğinde Aşiyan’a ulaşırsınız. Buradaki oldukça eski bir kabristanı ziyaret etmek niyetiyle ilerliyoruz.

Aşiyan Mezarlığında tarihten, edebiyattan, müzikten, siyasetten tanıdığımız bir çok isim yazıyor mermerlerin üzerinde. Büyük şair Yahya Kemal Beyatlı da buraya defnedilmeyi vasiyet etmiş. Sebebini soranları ise, “ Orası, İstanbul kuşatması sırasında şehit düşenlerin medfun olduğu yerdir. Onların arasında olmak isterim.” şeklinde cevaplandırmış.

Rindlerin Ölümü şiirinden bir kaç beyit yazılı şairin mezarının üzerinde;

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.

Kabristan ziyaretlerinin insanı tefekküre sevkeden bir yanı var. Kabirlerin üzerindeki isimler, doğum ve ölüm tarihleri ister istemez kaçınılmaz sonu hatırlatıyor. Gençler, ihtiyarlar, tanınmış isimler ya da sıradan insanlar hiç bir fark gözetilmeden aynı akıbete yürüyor. Aşiyan’ın sessiz sakinlerine Fatiha’mızı gönderip yola devam edelim biz.

Denizi sağımıza alıp yürüyoruz Emirgân’a doğru. Yine deniz ve çarpıcı güzelliğiyle İstanbul…

Sultan IV. Murat, Revan seferinden sonra günümüzde Emirgân Camisinin bulunduğu araziyi Emir Günoğlu Yusuf Paşa’ya vermiş. Buraya yaptırdığı köşkte yaşamaya başlayan Emir Günoğlu Paşa’dan ötürü bölge Emirgün, Mirgün ve zamanla Emirgân diye anılmaya başlamış.

Emirgân’da ilk molamızı Sabancı Müzesi‘ndeki daimi sergide veriyoruz. Burada birbirinden kıymetli el yazması Kur’an-ı Kerim nüshaları, hat eserleri, tablolar, minyatürler gönlümüzü şenlendiriyor. Müzenin bahçesindeki asırlık ağaçlar ve bitkiler ise göz zevkimize hitap ediyor.

Öğlen namazı vakti gelince Emirgân’da Hamid-i Evvel Camii kapılarını açıyor bize. 150 yıl kadar sonra paşanın yaptırdığı köşk harap olunca, Sultan I. Abdülhamit köşkü yıktırıp, eşi Hümaşah Hatun ve oğlu Mehmet için, kendi adıyla anılacak bu camiyi yaptırmış. Osmanlıca söyleyişle Sultan Abdü’l-Ḥamid-i Evvel adı verilen cami bulunduğu semtin adıyla anılır olsa da kitabesinde 1779-1780 yıllarında Sultan I. Abdülhamid tarafından yaptırıldığı yazıyor.

Kesme taştan inşa edilen cami bir avlu içerisinde bulunuyor. Giriş cephesinin sağ tarafında tek şerefeli zarif bir minare yükselmiş. Alt kat pencereleri dikdörtgen, üst kattakiler ise yuvarlak kemerlerle süslenmiş.

Caminin doğu cephesine bitişik olarak bütün cepheye yayılan Hünkar kasrına çift taraflı geniş merdivenlerden çıkarak ulaşıyoruz. Başka camilerde görmeye alışık olmadığımız iç içe geçmiş salonlardan biri hünkârın dinlenme odası olarak tasarlanmış. Günümüzde gençlere ve hanımlara yönelik toplantılar için kullanıldığı duvarlardaki duyurulardan anlaşılıyor. Hünkâr mahfili camiden bitki desenleriyle bezeli, yaldız kaplı madeni şebekelerle ayrılmış. Üst kısımlarında Sultan Mahmut Güneşi denilen taçla süslü şebekeler ihtişamlı bir görünüm sağlıyor.

Mihrap, minber ve vaaz kürsüsü çiçek, yaprak, kıvrımlı dal motifleriyle süslenmiş. Beyaz ahşap üzerine altın yaldızla hareket kazandırılmış. Düz ahşap tavanın ortasında yine altın yaldızlı bir göbek tavanın tekdüzeliğini canlandırmış. Pencerelerinden boğaz görünen bu eşsiz camiden hanımlara ayrılan bölümün ferahlığına, genişliğine hayran kalarak ayrılıyoruz.

Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesinde dinlenip, yolculuğun her zaman uzaklara gitmek olmadığını, varılacak yer kadar yolda bulunmanın ve yolun hakkını vermenin de kıymetini düşünerek yola devam ediyoruz.

Hayriye
Üniversite için geldiği İstanbul’da yaşaya kalan bir Sivaslı. Bir çift kirazın anneannesi. Hikaye anlatmayı, yazmayı, okumayı, gezmeyi sever.

    İnsan-ı Kâmil

    Önceki içerik

    Şeytanı Bil, Hak’tan Gafil Olma

    Sonraki içerik

    1 Yorum

    1. Merhaba.Yazı çok güzel, emeğinize, elinize sağlık.Ancak anlatılan yerlerden ufa ufak fotoğraflar da hemen anlatılan yerin ilgili kısmına iliştirilse daha faydalı olabilir.Sevgiler 🌺

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir