Hepimiz korkunç bir katliama şahitlik ederken ben ne yapabilirim diye içimizin içimizi yediği günler geçiriyoruz. Ben de kıymetli editörümüzün “Her ne işle memursan en güzel şekilde onu yapmaya devam et, zulmü gör, zulmedeni haykır!” çağrısı üzerine Filistin direnişinde müziğin yeri ile alakalı bir yazı yazabilirim diye düşündüm.
Sanat sanat için midir toplum için mi tartışmalarını bir kenara bırakalım. Müzik tarih boyunca hiçbir zaman içinde bulunduğu şartlardan azade bir şekilde bizatihi müzik olarak var olmamış. İnsan üzerindeki harikulade tesiri muhakkak çeşitli şeylere vesile olarak kullanılmış.
Elbette bizler de bulunduğumuz pozisyon sebebiyle bütün bu olanların bizim için ne ifade ettiğini, bize ne hissettirdiğini aktarabilmek adına yazıp çiziyoruz. Şiirler, marşlar yazıyoruz, bir şekilde sanatımıza yansıtıyoruz. Bunların her biri kıymetli çabalar olmakla beraber ben dikkatleri biraz da şu noktaya çekmek istiyorum, bu meselede özneler biz değiliz. Biz yalnızca şahitleriz. Dolayısıyla onların yerine konuşmaktansa öncelikli olarak Filistinlilerin kendi anlatılarını kendi ağızlarından anlatmalarına alan açmamız gerektiğini düşünüyorum. Senelerdir süren bu zulmün bugün bütün dünyada bu kadar yankı bulmasının sebebi sosyal medya aracılığıyla doğrudan Filistin halkının kendi anlatılarına ve yaşadıklarına şahit olmamız. Hepimiz sosyal medya çağında bir şeyin “akım” haline gelebilmesi için arkasında kullanılan bir ses ya da bir müzik olması gerektiğinin de farkındayız. Dolayısıyla bu zulmün daha fazla duyurulabilmesi için de gerek Filistinlilerin kendi şarkılarının gerek uluslararası camiada onlar için yazılmış şarkıların kullanıldığını duyuyoruz. Bu yazının başrolü de bir Filistin halk şarkısı olacak.
Filistinlilerin şarkılarını bilmemizin ve bu şarkıların geleceğe aktarımına katkıda bulunmamızın önemli olduğu bir nokta daha var. Bu yaşanan şey yalnızca bir soykırım değil. Etnik temizlik politikasının bir parçası olarak Filistinlileri bedensel olarak ortadan kaldırmanın yanı sıra toplumsal hafızaya dair tüm kültürel ögeleri de yok etmeye çalışıyorlar. Halk müziğinin Filistin kültüründe ve onun uzun direniş tarihinde merkezi bir rol oynadığı düşünüldüğünde onların şarkılarını daha çok bilinir kılmak ve sonraki kuşaklara aktarımı için çaba göstermek de mücadelenin önemli bir parçası olmalı diye düşünüyorum naçizane.
Bu yazıda sizler için İbrahim Muhammed Salih’in Filistin için yazdığı bir şarkıyı konu edineceğim fakat ilk önce sanatçı hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. İbrahim Muhammed Salih 1948 yılında henüz 17 yaşındayken mülteci olarak Filistin’in Celile köyü Al-Shajara’daki evini terk etmek zorunda kaldı. Ailesiyle birlikte Humus’a yerleşti. O, Yahudi milisler tarafından evlerinden sürülen 750.000 Filistinliden biriydi. Abu Arab künyesiyle anılan sanatçı onlarca yıldır Filistinliler tarafından söylenen yaklaşık 300 şarkı ve şiir bestesi ile biliniyor. Hayatını mülteci olarak geçiren Abu Arab pek çok Filistinlinin yerinden edilmişlik, memleket hasreti gibi hislerine tercüman olmuş. 2014 yılında ise yine gurbetteyken Humus’ta alem-i cemale irtihal eylemiş.
Sizler için seçtiğim Filistin halk şarkısı Abu Arab’ın هدي يا بحر هدي (haddi ya bahar haddi) isimli eseri. Arapça sözlerin çevirisini buraya ekledikten sonra üzerine daha kelam etmeyeceğim, şarkı kendi kendini anlatıyor zaten. Her ne kadar bu tarz şiirleri çevirirken asıl manası tam olarak verilemese de sanatçının nasıl bir hissiyatı aktardığı anlaşılıyor diye düşünüyorum. Şarkının hicaz makamında bestelenmiş olması da ayrıca içimize işleyen bir detay.
يا توتة الدار .. صبرك على الزمان إن جار
Ey dut diyarı, zaman geçse de senin sabrın baki,
لا بد ما نعود .. مهما طول المشوار
Biz elbette döneceğiz, yol ne kadar uzun olursa olsun.
يا توتة الدار .. حلفتك برب الكون
Ey dut diyarı, Kainatın Rabbi’ne yemin olsun ki,
لا بد ما نعود .. مهما طول المشوار
Biz elbette döneceğiz, yol ne kadar uzun olursa olsun.
وهدي يا بحر هدي .. طولنا في غيبتنا
Sakin ol, ey deniz, sakin ol, yokluğumuz çok uzun sürdü,
ودي سلامي ودي .. للأرض اللي ربتنا
Bizi yetiştiren topraklara sevgi ve selamlarımı yolla.
و سلملي عالزيتونة .. على أهلي اللي ربوني
Zeytin ağacına selam söyle, beni büyüten aileme,
وبعدها أمي الحنونة .. بتشمشم بمخدتنا
Sonra, şefkatli annem, yokluğumuzda yastıklarımızı koklar.
وسلم سلم على بلادي .. تربة بتي وجدادي
Vatanıma selam gönder selam, toprağıma, atalarıma,
و بعدو العصفور الشادي .. بيغرد لعودتنا
Ve sonra öten kuş, dönüşümüz için cıvıldıyor.
وهدي يا بحر هدي .. طولنا في غيبتنا
Sakin ol, ey deniz, sakin ol, yokluğumuz çok uzun sürdü,
ودي سلامي ودي .. للأرض اللي ربتنا
Bizi yetiştiren topraklara sevgi ve selamlarımı yolla
و خودي سلامي يا نجوم .. عالبيادر والكروم
Ey yıldızlar selamımı gönderin, ovalara ve bağlara,
و بعدى الفراشة بتحوم .. عم تستنظر عودتنا
Ve sonra dolaşan kelebek, dönüşümüzü gözlüyor.
و أحمل لبلادي سلام .. لخوالي وكل الأعمام
Ülkeme barış getir, kardeşlerime ve tüm akrabalarıma,
وبعدو زغلول الحمام .. عشو على توتتنا
Ve sonra yavru güvercin, dut ağacımıza konuyor.
وعهد الله و عهد الثوار .. ما بنسى حقك يا دار
Allah’ın ahdiyle ve direnişçilerin sözüyle, Senin hakkını unutmam, ey vatan.
و مهما طولنا المشوار .. راجعلك يا ديرتنا
Yolculuk ne kadar uzun sürerse sürsün, sana geri döneceğiz ey vatanımız,
وهدي يا بحر هدي .. طولنا في غيبتنا
Sakin ol, ey deniz, sakin ol, yokluğumuz çok uzun sürdü,
ودي سلامي ودي .. للأرض اللي ربتنا
Bizi yetiştiren topraklara sevgi ve selamlarımı yolla
Nehirden denize özgür Filistin dualarımız eşliğinde dinlemeniz üzere şarkının linkini de şuraya iliştiriyorum.
Muhteşem 👏👏👏
harika bir yazı olmuş, elinize emeğinize sağlık 🌸🌸🌸
Çok kıymetli bir yazı.💚 Paylaşım için çok teşekkür ederim.
Halk ezgilerinin tarihsel hafıza melodileri olarak ne kadar değerli olduğunu ve sahip çıkılması gerektiğini bir kez daha hatırlamamıza vesile olan çok kıymetli bir yazı olmuş. Bu güzel yazıyla bizi buluşturan kaleminize akan yüreğinize sağlık…