Sizden Gelenler

Siyahtan Süzülen Aydınlık

0

Sinema severlerin çoğunun bildiği bir filmden bahsetmek istiyorum. Sesler sessizliğe döndüğünde, aydınlık karanlığa geçtiğinde yaşanılan çaresizlik feryadı… Birde su damlası hatta tertemiz kar tanesinin avuçlara dokunuşunun adım adım iyileştirdiği yüreklerin huzuru… İşte hepsini bir arada yaşatan bir film.

Karanlıkta kalmış gören gözlerin bile çaresiz kaldığı, kaderle savaştıklarını zannettikleri an… Işıkların söndüğü, bir yol gösterenin olmadığı ya da yol gösterenin olup da görülmediği anlar… Söylenenlerin işitilmediği bir sessizlikte, yaşananların da görülmediği bir görmezlikte kendi sözleri ve gözleri ile görmeyi öğretenlerin müthiş hikayesi…

Black (Siyah) filmi 2005 yılında Helen Keller’in yaşanmış hikayesinden esinlenerek hazırlandı. Filmde anlatılmak istenen konu tüm zamanlarda gerçekliğini korumuş, yıllardır sorulan sorulara cevap arama ve bulma konusunda hep arayanların karşısına çıkmış. Filmin en başında kahraman Micelle’nin söylediği Tanrı’nın bıraktığı iki insan hakkında sözünün gerçekliği kaderle savaşının imkansızı mümkün kılma biçimi olmuş.

Micelle kendi dünyasının ismini “siyah” koyarken dualarının tanrıya ulaşmasının çok uzun sürdüğünü söylüyor. Filmi izlerken şu soruları sormadan edemedim. Gerçekte görmeyen ve duymayan Micelle ve yaşlanıp her şeyi unutan öğretmeni bay Sahai’nin dualarına cevap gerçekten gecikmiş miydi? Ya da aydınlığa gözleri kapalı sadece onlar mıydı? Beklentilerimiz ile dünyanın bambaşka aydınlık anlamlarına körleşen bir yanımızın olduğu da bizim siyahımız değil miydi?

Filmimizin konusuna dönersek; akıl hastanesine gönderilmekten annesinin merhameti ile son anda kurtulan işitme ve konuşma engelli Michelle’nin çalkantılı hayatı bir öğretmen sayesinde değişmeye başlar. Öğretmenin dahil olduğu noktaya kadar anne şefkatinin korumacı kurulu düzeninde hep aynı kısır döngü olduğu açıktır.

Bu durumun gerçek şefkat olmadığını söyleyen öğretmenin ilk değiştirdiği şey bu bilindik konfor alanıydı. Bu alan yapageldiğimiz alışkanlıkların bizi nasıl kendimize körleştirdiğine ve yeni öğrenme alanlarına kapadığına delildi.
Michelle’nin babası ise başka bir yönden kendine göre bir şefkatli biriydi. Ama zenginliği, itibarı, çevresi ve gururu kızının bu çaresizliği yaşamasını kaldıramadığını göstermişti. Acı çekmek ve üzülmek istemiyordu. Dolayısıyla bilindik düzenlerine karşı çıkan bir öğretmeni hiç istemiyordu. Ama Michelle’nin öğretmeni için hiç bir şey engel olmadı.

Öğretmen göremeyen ve işitemeyen, kendine çizilmiş bir dünyaya mahkum küçük kıza sözcüklerden kanat takarak uçmayı öğrenebileceğini gösterdi.
Önce etrafındaki düzeni değiştirerek bulunduğu düzeni yeniden keşfetmesini sağladı. Her şeyi kelime kelime tekrar öğreterek kendini kimliğini gösterdi. Öğrenmeye başlayan Michelle için umut ışığı doğmuştu.  Bu ışık gelecekle bağ kurmasını sağladı. Korkuları kayboldu. Zaman zaman çok yoruldu, ümidini kaybetti, kızgınlaştı. Ama öğretmeni yoluna devam etmesini hep aynı konfor alanını zorlayarak sağladı. Üniversiteyi bitirdi, yazar oldu Micelle. Hatta sonunda her şeyi unutan öğretmenin hafızasına en güzel hatırlatma oldu.

Biz dünyamızdaki kanatların farkına vardığımızda ya da uçamadığımızda zeminden tutulan ışık ya da uzatılmış el aslında hep orada. Her şeyin anlamını ortaya koyarken ortaya çıkan, şefkatin aslında kaderle zorlu bir savaş olmadığını söylüyor. Hatta dualarımızın da cevabının gelip kalp kapımızda anlaşılmayı çoktan beklediği de aşikar.

Ayşe Kazancı

Misafir
Hatırlı Hayat Bilgisi... Instagram : https://www.instagram.com/sumbulsokaktasiniz/

Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun?

Önceki içerik

Filistin Direnişinde Müzik

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir