“Gece neye gebeyse onu doğurur.”
Geceyi ikiye bıçaksız ayıran Allah’ım.
Dünyanın yaratılışından beri göğü, yıldızları, güneşi, ayı bize, bizi de onlara emanet eden Allah’ım.
Yeryüzünde her şey değişti.
Olanlar oldu, ölenler öldü ama bir sema aynıca döndü.
Başını kaldırıp da gökyüzüne en son ne zaman baktın? Yıldızları, karanlığın girdabında en son ne zaman seyrettin? Karanlığın pırıltılı tacı yıldızlar… Her biri bir kandil gibi gecenin ve gerçeğin göğsünde. Nasıl da güzel serpilmişler uçsuz bucaksız vahanın sabasına. Yerleri belli yurtları belli. Nasıl da güzel parıldarlar.
En son ne zaman bir cırcır böceğini sabahı selamlarken duydun? En son ne zaman rızkı için dağdan şehre inen hınzırların sesini ya da? Horozların hep bir ağızdan yaptığı filarmoni orkestrası dinletisine hiç şahit oldun mu? Çocuk misali camı açıp pencere önünde bilinmezi bekledin mi?
En son ne zaman özledin? En son ne zaman bekledin? Gökyüzüne, seni de özledim, dedin mi hiç? Dereden gelen kurbağa sesine bir merhaba ya da? Çiçekler bile gece vakti bir başka salar rayihasını. Ne zaman pencereni açıp sabah yeline, serinliğine, derinliğine karşı yüzünü döndün? İnsanın ve gündüzün demlendiği vakittir gece.
En son ne zaman gökyüzüne bakıp “Essalatu vesselamu aleyke ya Resulallah” dedin? Kaç kilometre olursa olsun arada, hatta kaç bin yıl, hatta ve hatta kaç vakit geçmiş olursa olsun aradan.
En son ne zaman gökyüzüne bakıp seni de seviyorum adını bilmediğim kuş; al bu selamımı Efendimiz’e götür dedin? Senin adın allı turna olsun. Al bu selamımı muska gibi sar tüylerinin arasına rububiyet esrarının emirine götür.
Her bir yıldız tanesince, her öten cırcır böceği adedince her bir esen saba yeli zerresince,
Allı turnam selam götür sevdiğimin diyarına
Bu türkü senden başkasına yakılamazdı Efendim. Geceyi de sana yazıyoruz, gündüzü de Efendim. Hasretinden billur pınarların içinde susuz kaldık Efendim. Hasretinden ırak düştük; yakına hasretinden, hep hasretinden Efendim.
Hadi şimdi ümmet olarak ne kadar kapalı penceremiz varsa açılsın. Ne kadar unutmuşluğumuz, ne kadar yorulmuşluğumuz varsa bırakalım kenardaki kırık sandalyenin üstüne. Gökyüzüne bir salat u selam uçsun allı turnanın kanadında.
Iraklar beri gelsin, uzaklar yakın olsun!
Yorumlar