Esmâü’l-hüsnâyı anlamaya çalışırken bir nefeslenip Besmele-i Şerif’e bakmamız, üzerinde tefekkür etmemiz gerekir. Zira her surenin başında ayrı bir ayet olarak nakşedilmiş bu anahtarın ne olduğunu anlamak, sonrasında gelen ayetleri anlamanın ilk ve en önemli adımıdır.
Besmele, Allah’ın (c.c.) razı olduğu işleri Allah’ı unutmadan yapmanın ifâdesidir.
Besmele, Kur’an’ı ve Efendimiz’i (s.a.s.) doğru bir bakış açısıyla anlamak için her işime Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım demektir. O halde Eûzübillâhimineşşeytânirracîm//Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek iki cihan sultanı Efendimiz’in (s.a.s.) asr-ı saadetinde vukû bulan şu hadiseye bakalım:
Efendimiz (s.a.s.) bir kabrin başında durup uzun uzun ağladı. Hatta o kadar ki inci tanesi gözyaşları mübarek sakal-ı şeriflerini ıslatmış yanlarında hazır bulunan sahabi efendilerimizden bir zat Efendimiz’e (s.a.s.) sordular:
Yâ Resulallah, size bir ayet mi nazil oldu ki bunun şiddetiyle ağlıyorsunuz? Bunun üzerine iki cihan güneşi Efendimiz (s.a.s.) “Bu kabrin sahibi azap görmektedir.” buyurdular.
Sahabi efendimiz daha sonra olanları şöyle beyan etmiştir: Biz oradan ayrıldık gideceğimiz yere ulaşıp daha sonra tekrar dönüp aynı mevkiye geldiğimizde Efendimiz’de (s.a.s.) bir memnuniyet nişanı belirdi. Sebebini tekrar sual ettim. Efendimiz (s.a.s) “Burada yatan kişi kabir azabından kurtulmuş ve kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olmuştur. Cibril (a.s.) bana gelerek haber verdi ki, bu kişinin okuma çağındaki yavrusu bugün mektebe gitti ve Bismillâhirrahmânirrahîm‘i okudu. Allah Teâlâ da benim Rahman ve Rahim isimlerimi okuyan çocuğun babasına ben azâp etmem buyurdu” diyerek cevapladılar.
Besmele ne büyük bir lutf-i ilahîdir ki, insanı azaptan bir anda uzaklaştırıyor. Bu hadiseyi kendi hayatımıza nispetle anlamlandırmaya çalışarak kabri beden, okumak üzere okula başlayan çocuğu da kulluğunun ilk kez idrakine varan nefsimiz olarak düşünelim. Besmeleyi çektiğimiz anda içinde bulunduğumuz hâl değişir. Artık yaptığımız işi kendimizle değil Allah Teâlâ’nın adı ve izni ile yapıyor olmamız işleri bizim açımızdan kolay ve bereketli kılar. Haram olan işe besmele ile başlayamayacağımıza göre, besmeleyi her işinde vazgeçilmez bir unsur haline getirmiş insan için bu ifade onun kötü iş ve fiillerden uzak kalmasına yardımcı olur. Daha da ötesi nefsinin yularını tutmaya yarayan bir kementtir diyebiliriz. Bu hâl ise beden kabrini cennete çevirmenin ilk adımıdır.
Besmele her işin, oluşun hatta duygunun doğruluğunu, Allah’ın rızasına uygunluğunu anlayabilmek için bir mihenk taşı gibi hayatımızın tam merkezinde durmalıdır. Her hareketimizde “Bu işi yaparken besmele çekebilir miyim?” sorusunu akla getirmek bizi düzgün bir insan ve farkındalık sahibi bir kul olma noktasında doğru bir çizgide tutacaktır. Her işin başında besmele çekmek, ruhların ilk yaradılışındaki elest bezminde rabbimizi tasdik edişimizden dünyaya geldiğimiz vakitte ve dahi yaşadığımız ömürde “Seni de, sana verdiğimiz sözü de unutmuyoruz Yâ Rabbî” beyanımızın tasdiki; rabbimize verdiğimiz bu sözü unutmadığımızın kanıtıdır. Öyle ki Kur’an’-ı Kerim’inde Allah Teâla dahi her sureye besmeleyle başlarken, Tevbe süresinin besmele ile başlamaması ise ahdi bozanlarla ilgili ayetler inerken Rahmaniyet ve Rahimiyetin dışına çıkmaya çalışan kulların hâlini açık bir beyan ve îkazdır.
Hazreti Mevlana’nın “Bin sene okusam bile ne biliyorsun diyenlere, haddimi bilirim, derim.” sözünü her duyduğumda acizliğini bilen kulun, kendi varlığını ortaya koymadan besmeleye sığınmasını hatırlarım. Allah’ın verdiği güç kuvvet olmadan hiçbir zerrenin hareket edemeyeceğini idrak etmeye çabalarım. Allah Teâlâ’yı unutmadan, hadisenin ve mevcudatın kaynağını her an sinemde canlı tutmaya uğraşırım. Ama insan kelimesi “nisyan” dan gelir, o da unutma manasındadır derler. O halde besmele, unutmaya böylesine yakın olan insanı uyanık tutmaya yarayan bir uyarıcıdır.
Besmele, “önce emniyet, sonra hareket” diye öğrendiğimiz kuralın âdeta kulların dünya harekâtında güvenliğini sağlamak için bahşedilmiş bir güvenlik kabinidir. O kabine girdiğimizde anlarız ki bir fiili hakikatte yapan, yaptıran Allah’tır. Besmele ile hareket, her an tevhitte olduğunun farkındalığını yaşamaktır.
Cümle eşya Hâlık‘ındır, kul eliyle işlenir
Emr-i Bârî olmayınca, sanma bir çöp deprenir.
Yakarış…
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ım, besmeleyi her söyleyişimde bana gücün ve kuvvetin sende olduğunu, haram ve helalin arasındaki uçurumu, varlığımın yokluğunu bilmeyi, bu bilişle seni bulmayı lutfeyle.
Her bakışım seninle, her duyuşum seninle, her adımım seninle olsun. Çünkü İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî // Yâ İlahî, maksadım sensin ve amacım senin rızanı kazanmaktır.
Yazarın eline yüreğine sağlık..
Yazarın eline yüreğine sağlık
Inanilmaz guzel bir anlatim.
İçime, tarifi olmayan bir umut doğdu. Bismillahirrahmanirrahim.
Ellerine yüreğine sağlık
Çok içe işleyen bir yazı ve dua teşekkür ediyorum.