Kültürel

Hattat, Neyzen Emin Efendi

1

Yukarıda medeniyetimizin nadide isimlerinden Mehmed Emin Yazıcı Efendi’nin kaleminden celi sülüs hatla yazılmış olan Enbiya suresinin 87. ayeti kerimesini görmekteyiz.

Arapça okunuşu ve mealini aktaralım:
“Lâ ilâhe illâ ente sübhaneke innî küntü mine’z-zâlimiyn”
“Allahım! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni noksanlıklardan tenzih ederim. Doğrusu ben kendine zulmedenlerden oldum.”

Hz. Yunus’un duası olan bu ayet-i kerime aynı zamanda dertlere deva, günahlara af vesilesi olarak Allah’ın kullarına ikram ettiği Kur’an-ı Kerim’de geçen dualardandır.

Bu ummanda bizi seyre çıkaran Emin Efendi ile şimdi gelin tanış olalım.

Hem hattat hem neyzen olan Mehmed Emin Yazıcı 14 Mart 1883 yılında İstanbul’un Tophane semtinde dünyaya gelir. Hırka-i Şerif Camii hatibi Eyüb Sabri Efendi’nin oğludur. Bununla beraber hattat Ömer Vasfi Efendi’nin de kardeşidir. İlk hat talimine ağabeyi ile birlikte Fevziye mektebinde Çukurcumalı Kadri Efendi’den yazı meşk ederek başlar. Sonraki yıllarda ağabeyi Ömer Vasfi, hocası Sami Efendi’ye hat dersine giderken kardeşi Mehmed Emin’i de yanında götürür.

Mehmed Emin Efendi yazı taklit etmekte pek mahir imiş. Şeyh Hamdullah, Mustafa Rakım gibi üstatların yazılarını adeta fotoğraflamış gibi aslından farkı olmaksızın taklit ettiği kaynaklarda nakledilir.

Hattatlığının yanında Galata Mevlevihanesi neyzenbaşılığına getirilecek kadar da kıymetli bir neyzendir. Ney üflemekte hocası Aziz Dede tarafından yetiştirilir. Daha sonra Bahariye Mevlevihanesi Şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede Efendi ve Hakkı Dede’den ney meşkine devam eder. Mevlevi çilesi çıkarmamış olmasına rağmen kendisine “Dede” ünvanı verilir.

1943 yılında geçirdiği felç rahatsızlığı Emin Dede’yi hat ve ney meşkinden koparır. İbnülemin Mahmud Kemal bununla ilgili hatıratını şöyle anlatır:

“Hastalığı esnasında birkaç defa evine gittim. Şakirdleri yatağının yanında ney üfledikçe “Burası tekke oldu.” diyerek neşvelenirdi. Vefatından bir hafta evvel de gitmiştim. Bîhuş bir halde idi. Yanına oturdum. Gözlerini açtı, dikkatle baktı. Sağlam eliyle elimi yakalayarak üç defa öptü. Müteessir oldum.
Mütedeyyin, halim, safdil bir Mevlevi dedesi ve pek değerli bir hattat, bir musikişinas idi. Neyzenlikte akranına faik idi. Vefatından vaktinde haberdar olup da cenazesine bulunamadığıma -vefatı kadar- teessüf ettim.”

1945 yılında dünyadan göçen Emin Dede Eyüp kabristanına ağabeyinin yanına defnolunur.

Uğur Derman bu kıymetli sanatkârımızdan şöyle bahseder:
“Emin Efendi sanattaki mevkii itibariyle XIX. yüzyılın emsalsiz hattat, neyzen ve mûsikişinası Kazasker Mustafa İzzet Efendi ile eşdeğerdedir. Ancak yaşadığı yıllarda bu sanatlara karşı ilginin azalması Emin Efendi’nin bu meslektaşı kadar velûd olmasına ve eser vermesine imkan bırakmamıştır.”

Mehmed Emin Dede, sanatını icra ederken bir yandan kamış kalemini hüsn-i hatla konuşturmuş bir yandan da üflediği neyiyle dinleyenleri sabır, sükûn ve aşkla tutuşturmuştur. Allah’ın şanını, güzelliğini canlara hû nefesiyle aktarmıştır.

Bu manaya mukabil aşağıdaki levhayı Emin Efendi’nin kaleminden seyrinize sunarız.

Fetebarekallahü ahsenü’l halikıyn: Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir.”

Mehmed Emin Efendi’nin celi sülüs hatla yazmış olduğu Mü’minun suresi 14. ayet-i kerime.

Hürmet ve minnetle yad ederiz.

B. Şerife
Kuşlar konmuş sesinin tellerine, sanırsın bahar gelmiş.

    Teknolojik Aletler Bizi Nasıl Anlar?

    Önceki içerik

    Münâcât

    Sonraki içerik

    1 Yorum

    1. ..sanatını icra ederken bir yandan kamış kalemini hüsn-i hatla konuşturmuş bir yandan da üflediği neyiyle dinleyenleri sabır, sükûn ve aşkla tutuşturmuştur..
      ne güzel bir cümle ne güzel bir yazı. teşekkür ederiz..

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir